25 Şubat 2009 Çarşamba

ALINTI BİR HİKAYEDEN

Hep yarısıyoruz,
sen mi ,ben mi
önce kim kimi
öldürecek diye...

c .yücel

ALINTIMIZ
.Çaresiz kaldığım zamanlarda,
gider bir taş ustası bulur onu seyrederim.
adam belki yüz kere vurur taşa ,
lakin değil kırmak ,küçücük bir çatlak
bile oluşmaz.
sonra birden yüzbirinci vuruşta
taş ikiye ayrılıverir.
iste o an anlarım
o taşı ikiye bölen
son vuruş degil
ondan öncekilerdir...

TARİHİN TOZLU SAYFALARINDAN OSMANLI VE TÜRKLER

Ortaçaga damga vurmuş Osmanlı hakkında kim nasıl düşünüyormuş
göz atalım.

Alman din adamı Martin Luther(protestan mezhebinin kurucusu) kişilerin bakış
açısını hayli etkilemiştir.
evet aslında hristiyanlıkta gerçekten güzel açılımlar yapmıştır kendisi.
ama türkleri Tanrının gazabı olarak görürdü.
Martin luther dilde de yenilikler yapmıştır ve bu yeni dile hile anlamına gelen
Turken fiilini sokmuştur.


İspanya da ise Türk adı coco yani(umaci)olarak geçer.

Wolfang Amadeus Mozart ise,
Türk dostu olarak bilinir,mehter müziğinden çok etkilenirdi.
Shirli flüt ve Saraydan kız kaçırma adlı eserleri türkleri konu alır.



Lodwing Van Beethoven de
Derviş korosu,Atina harabeleri ve Vittoria savaşı eserlerinde
geniş ölçüde mehter kullanmıştır.


Shakspeare Otello yu
"basi sarikli çok zalim bir türk "olarak konuşturmuştur.


Carventes in türklerle ilgili kafası karışıktı.
bir yandan Türklerin hosgörüsünü överken,zalim olduklarını yazmadan edemezdi.


Aleksandr Puskin Erzurum yolculugu eserinde ,
gercekçi ve nesnel yaklaşmıştır.

İvan Turganev Arefe isimli eserinde,
gerçeklerden uzak ,kaba bir türk düşmanlığı yapmıştır.

Lev Tolstoy Anna karenina eserinde,
Osmanlı sırp savaşını anlatır tarafsızdır,daha çok savasın çirkinliğini anlatır.
tolstoy un müslümanlığa ilgi duydügu rivayet edilir.


machiavelli den montesquieu ya kadar avrupalı düşünurler
dogu despotizminin medeniyete düşman olduklarını yazmışlardır çogunlukla.

Voltaire ise müslümanların ,
eşitci ,misafirperver ve insancıl özelliklerinden övgüyle söz etmiştir.

24 Şubat 2009 Salı

BİRAZDA BEN AHKAM KESEYİM.

politika ,latince çok yüz, anlamına gelen bu kelimenın hakkını siyasetçilerimizin
fazlasıyla verdiğini düşünüyorum.

bir basbakan düşünün ki:
agzından mazlum edebiyatını düşürmez,fakat bunu derken yerel seçim gezilerini bile
resmi gezi gösterip devlete yükler.

halkın en elzem ihtiyacı olan ekmekten bile kdv alınırken,sadece belli bir kitlenin
alabilecegi elmas,pırlantadan kdv yi kaldırır.

bilalciginin para kazanması lazımdır çünkü .öyle gemi ticareti falan kesmez.
daha çok kaznmak lazımdır fırsat varken.

basbakanımız,mazlumun yanındadır çünkü.tek farkla mazlum anlayısı bizlerin bildigi
mazlumdan farklıdır.


tunceli de elektiriği ve suyu olmayan bölgelere beyazesya dagıtılır.
ama degirmenin suyunun nerden geldigi malumdur.evet basbakan mazlumun yanındadır.


deniz feneri adı altında mazlumlar adına toplanan paralar,
masumca AKP ye akıtılır.maksat mazluma destektir AKP de bir mazlumdur.


devlet Aydın Dogan a yüklü ceza keser.
çünkü menfeatler çakışmıstır bugune kadar al takke ver külah degişmiştir artık.

o Aydın Dogan ki bazı yazarların hükümeti eleştırmeyin ihalemiz var
bir numaralı her hükümetin adamı Ertugrul özkök ü de yazılanları
sansürlemesi için görevlendirir.


mazlumların basbakanı R T Erdogan ve sayın cumhurbaskanımızın eşleri vardır.
bunlar oldukça lüks olan harvey nicholas mağazalarını
kendileri için kapatır ve alıs veriş yaparlar.
milyarlık çantalarla gezerler.maksat mazluma destektir zaten.


bir first leydimiz vardır ki ,
türkiye yi A.İ.H la dava etmiştir.

cumhurbaskanımız ,dönemin refah partisi milletvekili oldugu dönemde,
A.B.hristiyan klübüdür ne işimiz var diye haykırırken ,simdi bir numaralı AB.ci olmuştur.

çünkü A.B demektedir ki ilk yapmanız gereken Atatürkçü düsünceden vazgececeksiniz,
hatta daha ileri giderek Atatürk resimleri resmi dairelerden kaldırılmalıdır.

çünkü A.B li çakallar türkiye yi neyin ayakta tuttuğunu bilmektedirler,
temelden sarsmaları gerekiyodur. eh bu isimlerle bir sekilde fikir yoldasıdırlar.

davos kahramanı Erdogan ,
askerin basına çuval geçirildigi için A.B.D.ye nota vermemiz gerektiğini söyleyenlere
şu cevabı vermiştir. ne o müzik notasımı vericez karsımızda ki A.B.D demiştir.


davosta hamas ın avukatlığına savunan sayın erdogan,
nedense kuzey ırak a asker gönderilmesi konusunda milletvekillerine baskı yapmıştır.

ironik olan israil pilotlarının bir kısmını konya da egitmektedir.
yani politika kelimesinin hakkını fazlasıyla verirler.

yazacak o kadar çok detay varki hangibirini yazayım ve en acısıda bütün bunları ,
halkın çoguna yutturuyorlardır.

bunların agzından Allah,mazlum eksik olmaz ama dine ters bir çok şeyi utanmadan yaparlar yaman çelişki..................

23 Şubat 2009 Pazartesi

KİBAR HIRSIZIN TÜRKÜSÜ

Anamın ipiyle indim gökdelen
damınızdan
Kelebek gibi girdim kelebek gibi camınızdan
Taksinize mülkünüze dairenize...
Heceleyerek üzerinde ayak ve el
uçlarımın
Belledim seyyarenizi ve kelimelerinizi...
Gözlerinize baktım,mukaddes
ciltlerinize,büfelerinize
Vesairenize...
Şiir fenerimle de baktım,son çığlık!
Aşk yokmuş sizde beş paralık!
Gidiyorum ben boşçakallar
Sıçmışım ortalık yerinize
Kıçımın fosforuyla aydınlanın siz artık


EH CAN BABADAN TABİ Kİ...

HA UŞAGUUUMMMM

İSKELET KADININ ANALİZİ

aslında yorum kırpımaktan kuşa döndü ama elimden bu kadar geldi.

ilk evre hazinenin bulunması,
masalda balıkçı beklediginden büyük bir av yakalamıştır.
ama korkunç bir hazineyi yukarı çektiginin farkında değildir.
cıkarmakta olduğu hazineyle bütün güçlerinin sınanacagını bilmez.


gönülsüz,isteksiz,kayıtsız olsanız bile birgün bir hazineye
takılıp tökezlersiniz.


ama ruhunuzun işi hazine ne kadar olağandışı olursa olsun,
onu hazine olarak kabullenmektir.


kişiler 2li ilişkilerinde,istemedende olsa iskelet kadının
ikamet ettiği alana girer.


suyun altında yatarak çok uzun süre geçiren kadın,
bir kadının kötü kullanılmış yahut hiç kullanımamiş hayat kuvveti
olarak algılanmalıdır.


iskelet kadının dogasında ölüm vardır.neler mi ölür?

yanılsamlar,beklentiler,herseye sahip olma hırsı,güzel olanı isteme
bunlar ölür.


iskelet kadının benlik gücü ve ruhu dogar. yukardakiler ölmeden
bunlar dogmaz.


2li ilişkilerde ne ile ugrastıgımızı anladığımız anda
kaçıp gitme itkisi duyarız.

suyun altındaki iskelet kadın,içgüdüsel hayatın hareketsiz şeklidir.


kişiler zorlama bir neseli hayat,hazlar üzerine kurdukları zaman ,
hayat dogası onu uçurumdan asagı sürükler ve bogar.



sevgi ilişkilerinde yaşamın ve ölümün bütün döngülerine izin vermek
gerekir.yoksa ilişki bogulur ve suyun altındaki iskelet kadına dönüşür.



bu iki kişide iskelet kadına katlanamazsa uçurumdan asağı atılır ve böyle
bir ilişki hormonal ilişkinin ötesine geçemez.


her uçurumdan atılış ise kişiyi ruhsal kuvvet ve sezgiden uzaga götürür.
ve iskelete dönüştürüri

bayan iskelet siz istesenizde,istemesenizde ordadır yüzeye çıkar ,
o olmadan gerçek sevgi ortaya çıkamaz,ödenecek bedel ise cesarettir.


her 2 cinsde baslangıçta kendisine önem verilip verilmedigini anlamak
için dansa baslar.hep böyledir.

ansızın ortaya çıkan iskelet kadın ilişkide birseyler azalmaya baslar.
sonuç kaçma arzusu dogurur,güzel degildir manzara.


cesur olup iskelet kadınla yüzlesebilenler gerçek sevgiye ulasabilirler.
güçsüz olanlarsa hayat boyu kacacaklar.
cinsellik ve macera dışında birsey yaşayamayacaklardır.



kaçarkende baska biriyle daha iyi,hayatımdan vazgeçmem,yaralarım var,
hazır degilim v.s.bu kişiler aslında güvensizliklerinden kaçarlar.


blinçli bir psise yakaladığı seyin farkına varır,umutsuzca kaçmaya çalışşada
hazineyi hazine olarak kabul eder.

sonuçta hepimizin cadıyı öpmesi gerekir
kişiler ilişkilerinde terslik yasadıklarında kacarlar ama iskelet kadınla
yüzlesmeden sevgiye asla ulasamazlar baska bir yolu yoktur.


gerçekten sevebilmek kendi korkularını yenebilen bir kahraman ister.
hayat ve ölümle yüzleşmek zorundadır.


endişeli ve korkmuş olsada balikçı gibi iskelet kadını bağlardan çözmek
zorundadır.bu benliğin kurnaz sınavıdır.

güzel olmayanı kovup reddedersek,
gerçek hayattan kopup yanlız kalırız.


güzel olmayansa,sevmeyi becerememiz,istismar etmemiz,adanmayı ihmal etmemizdir.

iskelet kadını çözmekse,hatayı anlayıp düzeltebilmektir.

kendi yenilemede korkuyu yenip cesareti bulabilmaektir.


bilinç dışını yukarı çıkarıp,onu çözmek,onu anlamak
bilen ruh olmak gerekir.

ruh ,yeni yöntemleri ögrenme,hissetme ,sabır yeteneğine sahiptir
ego ise ögrenmekten kaçma egilimindedir.

balıkçı onunla yüzleserek,ona dokunarak ve yanında uyuyarak cesaret etmiştir
uyku yeniden doğumun simgesidir
ruhlar uyandıkları zaman yeniden yaratılır.


uyku evresi ,bilginin evresi olmalıdır.
kişiler tehlikeyi hissettiklerinde ihtiyatlıdırlar.,her iki cinsde
aldatılmak veya tuzaga düsmekten korktukları için ,alıngan ve ilgisiz
davranırlar.

bu insanlar aslında hayatlarının parmaklarının arasından kaymasına
izin verirler.

çok fazla kontrollu olundugu zaman ,kontrol edimeyecek kadar az hayat kalır.
benlik yaralnmış,kovulmuş olmasına ragmen sevmeye devam eder,çunku ruh kendini onarandır ,bu vahşi doganın kuralıdır.

kadın veya erkek bu masumiyete donusturecek uykuya bırakmalıdır kendini.
ruhun gerçekten iştedigi sey için gözyası dökmesinde bize rehberlik eden
imgeler vardır,ve gözyaşının çekim gücü vardır.

19 Şubat 2009 Perşembe

İSKELET KADIN'IN HİKAYESİ


Çoğu piskoloji kitaplarını hayatın gerçeklerinden uzak ve sıradan bulurum.
bir tanıdığım tavsiyesiyle çok farklı bir kitaptan küçük bir hikaye,
bu kitap gerçekten sıradışı bir bakış açısı kazandırıyor.
lakin dili ağır biraz bu hikayeyi yalınlastırarak yazacagim.ve bu kitap piskologların ,hatta tiyatro eğitiminde faydalınılan bir kitap.
sevdim bu hikayeyi .ve tabi hikayeden sonra analiz bölümü olacak,onu da basit
bir hale getirip paylasmaya çalışacağım.bügün sadece hikaye arzu eden buyursun okusun.



İSKELET KADIN.
Kimsenin hatırlayamadığı bir nedenden dolayı,babasının onaylamadığı bir şey yapmış
babası onu alıp denize atmış.
balıklar etlerini yemiş ,gözlerini oymuş.iskeleti akıntılarda dönüp duruyormuş.
bir gün bir balıkçı balık tutmaya gelmiş.
aslında pek çok balıkçı gelirmiş.ama iskelet kadın koyun akıntılı bölümümde balıkcıların avlanmadığını bilirmiş.
bizim balıkcı akıntıya sürüklenip gitmiş,derken oltasına iskelet kadın takılır.
balıkçı oh agırlığına bakılırsa bayagı büyük balık diyerek sevinir.
ne güzel epey süre avlanmama gerek yok diye düsünmektedir.
kadın ise asagıda oltadan kurtulmaya çalışıyormuş,çırpındıkça oltaya daha çok
dolanmiş.
avcı ise oltayı çektigi anda,dehsetle irkilmiş .
karsısında göz kürelerinde mercan yaratıkları,uzun ön dişleri olan bir iskelet.
korkudan çılgınca kıyıya kürek çekmeye başlamış.
kadın ise oltaya takılı halde arkasından sürükleniyormus.
kıyıya ulastıgında kayıgı terkedip kıyıya kosmuş.
kadın bütün bunlar olurken istifini bozmamıs ,sürüklenme esnasında bir sürü
balık yemiş uzun süredir açmış çünkü.
adam yüregi agzında kalbi güm güm kulubesine koşmuş.
fakat kadınında pesinden kulubeye geldigini görünce ,korkudan dona kalmış.
fakat yanan atesin etkisi soguk derken adam kadına acımıs .
onu oltadan kurtarmiş.
once parmaklarını, sonra ayaklarını, sonra kürk vermiş .
iskelet kadınsa avcı onu parcalamsın ,kayalara atmasın diye sesini cıkarmadan
izlemiş olanları.
adam daha sonra uyku tulumuna girip ,rüyalara dalmış.
rüyasında güzyası dükmüş.
iskelet kadın döktüğü gozyasını görünce çok susamış.
usulca adamın üzerine egilmiş,agzını gözyasına dayamış içtikce nehir gibi olmus.
susuzlugu dinene kadar içmiş.
ictikce vücüdu ete bürünmeye baslamıs,adam uyndıgında bambaska bir iskelet kadınmış.
kadının yasadıgı ilk talihsizligi bilmeyenler,suyun altında yasadıgı sürece tanıdıgı
yaratıklar sayesinde daima iyi bir sekilde beslendigini anlatırlar.




hikaye bu kadar/ basite ingirdedim.üç asagı beş yukarı bir mantık kuruyosunuz elbet.
ama analizi cok farklı düsündürüyor insanı.yaklasık 30 sayfalık analizi kisa bir sekilde özet yapmaya çalışacagım .tabi daha sonra..

18 Şubat 2009 Çarşamba

BİRAZDA DELİLİK ÜSTÜNE


Bazı insanlar tanırız,
onlara hafiften kaçık deriz.kaçıktırlar da gerçekten:

birde böyle gözükmeye çalışan insanlar vardır,tam bir felakettirler.
ama hayatları boyunca yaptıkları rolün kendilerine 2 beden büyük
geldiğini farketmeden yaşar ve ölürler....neyse konumuza döneyim.

türkiye de bu ünvanın hakkını veren bana göre ilk üç

1.can yücel

2.yalçın küçük

3.sezen aksu

Can yücel ,kanser oldugunu ögrendiği zaman,
benim gibi bir adama normal ölüm yakışır mı ? diyecek kadar tatlı bir kaçiktır.

Can yücel ,yazılarında göt kelimesini açık kullandıgı için mahkemaye verilir.


sözlü savunmasın da kendini söyle savunur,
ne diyeyim hakim bey ,bizim köyde göte göt derler diyerek asagıdaki fıkrayı anlatır.






Bir köyde ateşli bir hasta vardır, hastayı kasabadaki doktora götürür köylüler. Koca devletin koca doktoruna. Doktor hastaya fitil verir ve köylülere ,köye döndükleri gibi hastaya fitili anüsten vermelerini söyler .
Köylüler "Tamam doktor bey" deyip köye giderler. Köydeki herkese sorarlar, en bilgelere bile, ama kimse anüs ne demektir bilemez. Bu nedenle bir türlü ilacı da veremezler hastaya. Hastanın durumu da gitgide kötüleşmektedir. Bunun üzerine köylü, doktora, koca devletin koca doktoruna telefon etmeye karar verir ama kimse buna yanaşmaz. Ne cüret değil mi doktoru arayacak bir köylü.. Neyse durumun vahameti üzerine muhtar aramayı kabul eder.
Bütün köylü toplanır santrale, muhtar arar, 'Biz ne yapacağımızı bilemedik doktor bey' falan der. Karşıdan doktor bir şeyler söyler. Muhtar döner arkasına: 'Makattan verin dedi doktor' der. Yine tüm köye sorarlar, komşu köylere birilerini yollayıp sordururlar falan ama makat ne bilen yoktur yine. Hasta ise gitti gidecek, ateşler içinde kıvranıyor bayağı. İhtiyar meclisi toplanır. Son çare, doktorun bir kez daha aranmasına karar verilir. Yine kimse aramak istemez doktoru.
Nihayetinde yine biri kandırılır, telefonun başına geçer, ama bir yandan "Çok kızacak doktor,çok" söylenmektedir: ' diye. Sonunda telefonu açar, durumu anlatır, doktor bir şeyler söyler yine. Telefondaki köylü, yüzü allak bullak, arkasını döner: 'Ben çok kızacak demiştim size; fitili götüne sokun dedi'

tabi davadan beraat eder.

Yalçın küçük mesala,son ergenokon gözaltından çıkınca,
bir haber kanalında spiker soruyor .
efendim bu yaşta 20 saat sorgulanmak sizi zorlamadımı?
CEVAP hayir efendim sorgulayanlar için zor bir 20 saatti.
benim daha önce yargılandıgım uzun bir dava sonucu beni sorgulayan hakim
kanser oldu.
ve tutanaklara da hakim yalçın küçük yüzünden kanser oldu diye geçmistir .diyerek yanıtladı.seversiniz ya da sevmezsiniz, ama programını izleyen herkes kaçık oldugunu
bilir.


sezen aksu ya da onunla ilgili cok sey var ama ..
sevdigi adamı sokak ortasında silahla kovalayacak kadar kaçik.
seviyorum ben bu kendine has insanları..


tarihten biyografilerinden öğrendigim kadarıylada en çok.
leonardo da vinci ve beethoven ya da şuan ilk aklıma gelan diyeyim.

işte buda böyle bir yazı oldu..:)















a

16 Şubat 2009 Pazartesi

BBG YARİŞMASI ADINI NERDEN ALDI...

Bu ara kafamda dönüp duran bir sürü luzumlu luzumsuz bilgilerden biri daha...


1903 .1950 yılları arasında yaşamış olan ingiliz yazar George Orwell
o dönemde yıl 1984 de geçen bir bilimkurgu yazmıstır.
kitabın adı hayvan çiftliğidir.. kitapta insanlar ,
yazarın hayalgücündeki adıyla ,metal levhalar(televizyon yani)ile izlenmektedir.
ve bu levhalar çalıstığı anda büyük birader(big brother)gözü sende diye uyarı
verir..bbg yarışmasıda adını bu romandan esinlenmiştir..yani ne işinize yararsa artık luzumsuz bir bilgi daha:)

ERKEK ADAM NASIL OLUR:OGRENİN LÜTFEN:) GERÇİ ÇOK YA BUNLARDAN !

15 Şubat 2009 Pazar

300 SPARTA


bu da yüzyılın gaz fragmanı özellikle bayanlara:)
ben bu fragmanı 1500 defa da izlesem bıkmıcam herhalde özellikle this is madness this is sparta bölümü artık tavan yaptıran bir ruh hali valla .iyi seyirler..
TONIGHT DINE IN HELLLLLLLLLLLL
VE HİÇ BİRSEY VERMEYİN ! AMA HERSEYLERİNİ ALIN ONLARIN.

CAN'İM YÜCEL'İM BENİM MANYAK KÜFÜRBAZ SAİRİM

KİBRİT ÇAKIYORSUN KARANLIKTA

Kibrit çakıyorsun karanlıkta
badem çiçeklerini görmek için
Ve mart denizlerinde tedirgin bir çift
sarnıç gemisi gözlerin
Bir iş açacaksın sen başımıza
yangın mı olur artık, bahar mı?

CAN YÜCEL

AGUSTOS

Agustos ayı ,adını roma imparatoru Augustus tan almiştır.

KARAR ALMAK ÜZERİNE

İsmet inönüye basarılı kararlar alma yetisini nasıl kazandiğını sorarlar:
söyle cevaplar kendisi.
bir karar verdiğim zaman 24 saat beklerim ,kararım hala aynıysa bir 24
saat daha geçmesini beklerim ve fikrimi değistirmediysem ,hemen uygularım.
bunu ögrendigim zaman hoşuma gitmisti. yazayım dedim.

DEVAM

bu bulunan incillere GNOSTİK(bilgi yoluyla kurtulus) adi verilmektedir.
bunlarMERYEM ,PHİLİP ,PETER,THOMAS,BARNABAS incilleridir.
bu inciller suan geçerli olan incille bayagı farklılık içermekte. ben bana
en enterasan gelen barnabas dan örnekler verecegim.
neden barnabas ı seçtin derseniz HZ MUHAMMED bahsetmektedir.




BARNABAS İNCİLİNDEN
kaleme alan kıbrıslı joses idi.barnabas isanın çok yakınında olup onun konusmalarını yazan havarisi olarak tanınır.bu incil son peygamberin
Muhammed son dinin islam olacağını bahseder.
bu incil teslis yani kutsal üçlemeyi reddeder.barnabas incili tarih boyunca
ortadan kaldırılmak iştenmiş,papa domarus tesadüfen eline geçen nishasını
kütüphanesinde saklamıştır.
günümüzde ingiliz müzesinde ve amerikan kütüphanesinde birer nüshası bulunmakta
ve muhafaza edilmektedir.


bölüm 36 dan bir kısım
tanrı nın istegine göre benden sonra gelecek olan tanrının elçisi haricinde bütün
peygamberler geldigi için ve ben onun yolunu hazırlayacagım için derim ki
o tanrının adaletinin sonsuz örneklerine benzer.



bölüm 44 den Muhammaedle ilgili bölümden

ne mutlu onu dünyaya getiren anaya:
onu gördügüme ve önünde egildigime inanın,hatta onu her resul görmüştür.
onun özünü görmek Tanrı nın peygamerlerine tanıdığı bir haktır.Ve onu gördügüm
zaman Muhammed Tanrı seninle olsun ve beni ayakkabı baglarını cözecek kadar
degerli kılsın.
çünkü unu yapabilirsem büyük bir peygamber ve tanrının kutsadığı biri olacagim.
ve böyle konuşan isa tanrıya tesekkurlerini sundu.



bölüm 47 den

İsa tanrıya dönerek ,benim canımı al Tanrım.
alem delirmiş beni nerdeyse tanrı diye çagıracaklar dedi ve agladı.





bölüm 82 den muhammedle ilgili kısımdan



ben kuşkusuz israilogularına kurtarıcı olarak gönderildim,fakat benden sonra tanrının tüm dünyaya gönderdigi mesih gelecek,tanrı dünyayı onun için yaratmıştır.




bölüm 145 den etkileyici bir bölüm.

tanrı yı arayanlar insanların sohbetinden kaçsınlar,çünkü musa sina dagında yanlızken kendini buldu.


ve bunun gibi sasırtıcı bir sürü bilgi yazmaktan yoruldum ,bilgi edinmek isteyenler
Seref mercan ın gnostik inciller kitabından faydalanabilirler.
benim yazdıklarım çok devede kulak kalıyor çünkü.

İNCİL ÜZERİNE

biraz daha ciddi şeyler yazmak istedim:

çoğumuzun bildiği gibi M.S 325 yılında bizans imparatoru Kostantin tarafından
düzenlenen ve hristiyanlığın en üst düzeydeki dini liderlerinin katıldığı
iznik konsülü'nde alınan bir kararla,digerlerinin yokedildigi yüzlerce incil
arasından en eski tarihli 4 incil markos,luka,matta ve yuhanna yeni Ahit adı
altında bir araya getiridi ve tevrat ı içeren Eski ahit altında birleştirilerek
hristiyanlığın kutsal kitabı Kitabı mukaddes ortaya çıktı.
fakat en eskisi isa nın ölümünden sözde 40 ile 150 yıl sonra yzılan bu 4incil
Kostantın in ve toplantıya katılan Airus dışındaki diger piskoposların beklentilerini karsılamadı,bazı degisiklerin yapılması gerekti.önce isa ya
tanrı nın oglu ünvanı verildi.bunu yaparken odin krişna ,zerdüst dinleri
mitolijelerinden yararlanıldı.içerikleri birbirini tutmayan kitaplar
ortaya çıktı buna ters düsecek inciller yakılarak yok edildi.bazıları magaralardaki
çömlekler içinde ortaya çıktı .konuyla ilgili insanları oldukça sasırtan bu incillerden alıntıları sizlere en yakın tarihte kaynaklarıyla paylasacagım.enterasan.

12 Şubat 2009 Perşembe

GÜZEL ÜLKEM VE YARATICI VATANDAŞIM:)

YİNE SHAKESPARE'DEN HAYATA DAİR..

İnsanlar sevmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.

Düşünmekten korkuyor,sorumluluk getireceği için,

Konuşmaktan korkuyor,eleştirilmekten korktuğu için.

Duygularını ifade etmekten korkuyor ,reddedilmekten korktuğu için.

Yaşlanmaktan korkuyor ,gençliğin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor,dünyaya iyi ir şey veremediği için.

Ve ölmekten korkuyor,dolu dolu yaşamadığı için.


valla yıl kaç olursa olsun ,insanoglu hep aynı galiba o çaglardan bu yana
insanoğlu hep aynı yerde otluyor haklıymiş shakespare diyorum.

10 Şubat 2009 Salı

MASUM

masum sözcüğünün,
genellikle hiçbirşey bilmeyen birini ,bir budalayı anlatmak için kullanılır.
ama sözcüğün kökleri incinmeden ya da yaralanmadan uzak olmayı ifade edermiş.
ispanyolca daki inoncente sözcügünden ,bir başkasına zarar vermemeye çalışan,
ama kendine gelen herhangi bir incinmeyi ya da zararlarıda iyileştirebilen
biri anlaşılır.
la inoncente genellikle bir curandera şifacısına,incinmiş ya da zarar görmüş
başka insanları iyileştiren kişiye verilen addır.
masum olmak meselenin ne olduğunu açıkca görebilmek,ve onu onarabilmek demektir.
yanlızca başkalarına ya da kendine zarar vermekten kaçınmaya dahil bir tutum degil,
kendini ve başkalarını onarma yetenegi olarak degerlendirilir......
valla yazar aynen böyle yazmiş .....paylaştım..