10 Eylül 2010 Cuma

Tasavvufa göre 4 kapı vardır.
1- Şeriat Kapısı
2- Tarikat Kapısı
3- Marifet Kapısı
4- Hakikat Kapısı
Öğreti olarak bu kapılar birer birer geçilerek Hakikate ulaşılır.
Öğrencilerinden biri Mevlana'ya sormuş;
"Efendim, bu 4 kapı meselesini ben pek anlayamıyorum.
Bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız?"
"Şimdi bak, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi
rahlelerine eğilmiş.
-Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım."
Öğrenci gitmiş, birincinin ensesine bir tokat akşetmiş.
Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını dönmüş ve daha kuvvetli bir
tokatla Mevlana'nın öğrencisini yere yıkmış.
Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var.
Yaradana güvenip ikinciye de bir tokat akşetmiş. O da derhal ayağa
kalkıp elini kaldırmış.
Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş.
Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış.
Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş.
Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş.
Öğrenci Mevlana'ya dönmüş, olanları anlatmış.
Mevlana; "İşte sana istediğin örnekler....
- Birinci, şeriat kapısını geçememiş biri idi.
Şeriatta kısasa kısas olduğu için, tokadı yiyince kalktı, aynısını
sana iade etti.
- İkinci, tarikat kapısındadır . Tokadı yiyince o da kalktı, tam
tokadı iade edecekti ki,
tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi.
"Sana kötülük yapana bile iyilik yap". Onun için döndü, oturdu.
- Üçüncü, marifet kapısına kadar gelmiştir.
İyinin ve kötünün tek Yaradandan geldiğini bilir, inanır.
Yaradan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti diye merakından şöyle bir
dönüp baktı.
- Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir.
İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bilir.
Onun için dönüp bakmadı bile...


Mevlana

10 yorum:

Adsız dedi ki...

Benim yorum kapımın üstünde bir hikaye...
Davet etsekte icabet etmez.
Güzel yürüğinden güzel bir paylaşım okudum.

Hatsumomo dedi ki...

Güzel sözlerin için teşekkür ederim :=)
Ruhlarımızı beslemeyi beceremezsek,yaşam çekilmez bir yük haline dönüşüyor diyorum.

Adsız dedi ki...

Manevi gerçekleri maddi yalanların altında ezdirmeyecek kadar önemseyemiyoruz ne yazık ki...
Doğrunun aksi yönünde gitmek, yanlışta bilerek sürüklenmek tek başınalığını çoğaltıyor.
Kahramanca geliyor insana.
Aslında bu sadece bir avuntu.
Her şeye yetemiyor olmanın avuntusu...

Hatsumomo dedi ki...

Evet bu sözlere katılmamak mümkün değil !
insan derin bakmayı öğrenebilirse sayet,ne çakma kahramanlıklara kalkışır.Ne de öyle gözüken insanlara bulaşır.
Hersey kişinin özüne ve iç dünyasına dönmesiyle farklılaşıyor.
O zanman yaşamı daha cesur ,daha gerçekçi,ve daha bir huzurla kucaklıyor.
Yani naçizane kişişel tecrübem :=)

Adsız dedi ki...

Son olarak naçizane kişisel tecrübelerimiz bizi farklı sonuçlara sürüklemiş diyebilirim, hiçte mütevazi olmadan...
Adım sanım bile yok dönmeyim ben bu ara iç dünyama. Sormazlar mi geldin de kimsin sen bilader, hangi dış dünyadan geldin diye. Şaka bir tarafa da, birilerinin birilerine nedensiz bir şey anlatma çabasını görmek bile huzur verebiliyormuş insana...

Adsız ve atsız çakma bir kahraman..

Hatsumomo dedi ki...

Bazen'de Adsız birileri bile gülümsetebilir insanı :=)
Hepimiz hayatlarımızın bir bölümünde çakma kahramanlığa soyunmuşuzdur muhakkak :=)

Neticede hiçliğimizin farkına varmak zaman alıyor .

Adsız dedi ki...

Hayatımızda eksikliğini hissettiğimiz şeylere ulaşmak için, yok olmak mı gerek ?

Hatsumomo dedi ki...

Hayatımızda hep birşeyler eksik olacak zaten ,ben tam olanını görmedim ki.
Yanmadan kül olunmaz derler :=)
Soru soruyu getirir sanırım,herkes yaradılışına göre bir yol bulacaktır.

Adsız dedi ki...

Nerdeyse bulaşıyordun çakma bir kahramana.
Sabrının sonu selamete vardı.
Gidiyorum.
Evet gidiyorum, var olmak için yok olmaya...
Uyanmak için uyumak gerek.

Hatsumomo dedi ki...

Eh hadi o zaman selametle ,Allah rahatlık versin.