25 Ekim 2010 Pazartesi
Aşk... En büyük gerçek... En büyük hayal... En büyük güç... En büyük
zayıflık... En büyük mutluluk... En büyük ızdırap... En büyük ifşa...
En büyük sır... Bütün bu tezat ifadeler, âşık olan kişinin sahip
olduğu duygular. Âşık bu duyguların esiri olmuştur ve aşk öyle bir
şeydir ki tarif edilemez, ancak yaşayanların belli bir derece anlamına
muvaffak oldukları, her kişinin kendi konumuna ve deneyimine göre
farklı şekillerde tezahür eden bir gizemdir.
Âşık olan insan bedensel olarak bu dünyada olsa da, manevi olarak
artık farklı bir boyuttadır
İnsanlar aşk için yaşarlar, aşk için ızdırap çekerler. Aşk uğruna
mücadeleler verilmiştir, şiirler yazılmış destanlara konu olmuştur.
Âşık olan insan bedensel olarak bu dünyada olsa da, manevi olarak
artık farklı bir boyuttadır. Her şey farklıdır onun için, uç
noktaların insanıdır artık O! Aşkta sebep aranmaz. Meçhuldur o, hem
seven için, hem de sevilen. Aşk bir motivasyondur. Maşuka ulaşmak âşık
için hayattaki en büyük gayedir ve âşık hayatının en büyük gayesine
ulaşabilmek için artık her türlü riski almaya hazırdır. Yerine göre de
her şeyden vazgeçmeye...
Peki, ya âşığı olduğu kişi tarafından reddedilmeye ne demeli?
Tüm bu duygu yoğunlukları ve gel-gitleri arasında yorgun düşen, ama
yılmayan ve sevdiğini elde edebilmek için tüm dünyaya meydan okumaya
hazır olan insan, sevdiği tarafından reddedilince yıkılmaz mı? Neden
kabullenemez bu durumu, neden duygularını ve hareketlerini kontrol
edemez? İşte bu soruların cevabı, gerçekleştirilen güncel bir çalışma
ile verilmeye çalışılıyor.
Helen E. Fisher liderliğinde gerçekleştirilen ve sonuçları geçtiğimiz
Temmuz ayında Journal of Neurophysiology'de yayımlanan güncel bir
çalışma, reddedilme sonucu oluşan derin ızdırap ve üzüntü ile beynin
motivasyon, ödül ve bağımlılıkla ilgili bölgeleri arasında bir
ilişkili olduğunu gösteriyor.
Ben seni unutmak için sevmedim,
Gülmen ayrılık demekmiş bilemedim
Bekledim sabah akşam yollarını
Ölmek istedim, bir türlü ölemedim
Aşk bu mu, sevda bu mu, hayat bu mu
Kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu...
Söz: İlham Behlül Pektaş
Reddedilme ile Motivasyon, Ödül ve Bağımlılık Arasındaki İlişki
Reddedilme veya ayrılık sonrası beynin hangi bölgelerinin
etkilendiğini belirlemek amacıyla, sevgililerinden yeni ayrılmış
olmalarına karşın hâlâ sırılsıklam âşık olduklarını belirten kadın ve
erkeklerden oluşan 15 üniversite öğrencisi seçildi. Sevgililerinden
ayrıldıkları günden bu güne ortalama 63 gün geçmişti ve katılımcıların
hepsi de romantik duyguların yoğunluğunu ölçen Tutkulu Aşk Ölçeği
(Passionate Love Scale) olarak adlandırılan psikolojik testten yüksek
skor almışlardı. Katılımcılar, ortalama olarak uyanık geçirdikleri
vaktin %85'lik bir kısmını sürekli kaybettikleri aşklarını düşünerek,
onlar için matem tutarak ve tekrar sevdikleriyle birleşmeyi düşleyerek
geçiriyorlardı. Deneyde beyin aktivitelerini ölçmek için fonksiyonel
manyetik resonans görüntüleme (fMRI) tekniğinden yararlanıldı. İlk
aşamada, katılımcılara sırıksıklam âşık oldukları kişilerin
fotoğrafları gösterildi ve beyin aktiviteleri kaydedildi. Sonrasında
romantik düşüncelerden kurtulabilmeleri için basit bir matematik
testini çözmeleri istendi. İkinci aşamada, romantik açıdan herhangi
bir duyguya sahip olmadıkları (nötr) kişilerin fotoğrafları gösterildi
ve beyin aktiviteleri kaydedildi.
Aşk ayrılığında etkilenen beyin bölgeleri
Deney sonucunda, duygusal bağ kurulan kişilerin fotoğraflarına
bakıldığında, nötr kişilerin fotoğraflarına bakıldığındaki tepkilere
nazaran beynin belli bölgelerinin daha fazla uyarıldığı gözlemlendi.
Bu bölgeler:
Motivasyon ve ödül merkezi ile ilgili orta-beyindeki ventral tegmental alan,
Bağımlılık ve (bağımlı olunan şeye) şiddetli arzu duyma ile ilgili
beynin nükleus akumbens ve orbitofrontal / prefrontal korteks
bölgeleri. Bu alanlar özelikle uyarıcı madde bağımlılığında görülen
dopaminerjik (nörotransmitter dopamin ile ilgili) ödül sistemi ile
ilişkisi olduğu saptanan beyin bölgeleridir,
Fiziksel acı ve sıkıntı ile ilgili beynin insüler korteks ve
singulat anterior bölgeleri.
Romantik açıdan reddedilme bağımlılık yaratıyor
Araştırmacılara göre bu sonuçlar, aşk tutkusunun statik bir duygu
olmaktan ziyade amaç odaklı bir motivasyon olduğunu ve romantik açıdan
reddedilmenin bir çeşit bağımlılık olduğu savıyla örtüştüğünü
gösteriyor. Bu da neden sevgiliden vazgeçmenin çok zor olduğunu açık
bir şekilde gösteriyor.
Romantik ayrılıkla, madde bağımlılığında beyinin aynı bölgesi uyarılıyor
Çalışmada yer alan Dr. Arthur Aron, yoğun duygusal aşk ve reddedilme
ile nöral sistem arasındaki ilişkileri anlamanın önemli olduğunu,
çünkü romantik açıdan reddedilmenin tüm dünyada depresyonun en başta
gelen sebepleri arasında yer aldığını belirtiyor. Bu çalışma aynı
zamanda, romantik açıdan reddedilme durumundaki aşkta görülen motifle
daha önceki bilimsel çalışmalarla belirlenen mutlu aşkta görülen
motifin temel olarak aynı unsurları barındırdığını ortaya koyuyor.
Buna karşın aradaki en önemli fark, romantik açıdan reddedilen
kişilerin beyinlerinde uyarıcı madde bağımlılığında uyarılan beyin
bölgesi ile aynı merkezin uyarıldığı sonucunun bulgulanmasıydı.
Zamanın her şeyin ilacı olduğu doğru mu?
Araştırmanın bir diğer bulgusu ise, ayrıldıktan sonra zamanla, beynin
bağlılıkla ilgili sağ ventral putamen /pallidum alanındaki
aktivitelerde azalma olması. Bu sonuç, zaman her şeyin ilacıdır savını
desteklemesi açısından da oldukça ilginç bir kanıt sunuyor.
Kaynak : Bilim ve Teknik -TÜBİTAK / Ağustos 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
Aşkın kendisini seviyorum ben.Aşka aşık oldum.En iyisi imkansıza talip olup ölene kadar aşık kalmak.Öyle işte.En iyisi imkansız olanı bana göre.Saf temiz.KARŞILIKSIZ.
Usta hayırdır:)
Zaman her şeyi tedavi edebilir ama aşkı asla sadece üzerine ölü topraklar atar ama her fırtınada yeniden ortaya çikar ateşi ilk günkü kadar olmasada,yine de insanı
yakar
Bilim incelemiş,ben paylaştım Ustam o kadar !
Aşk mevzunda söz söylemek galiba harcım değil :=)
Sevgili Fd aşk hakkında olan düşüncelerini umarım sonsuza kadar koruyabilirsin :=)
Aşka bir sürü bilgi katmışsın. Çok sevdim bu paylaşımı. Teşekkürler:)
Merhaba.
Aşk ve ilişkiler hakkında saatlerce konuşabilir yazabilirim.
Tabiki kendimce doğru diye belirlediğim şeyleri.kim ne derse desin bilimsel değil yüreğimle koyduğum gerçekleri ve kelime hazinemle ifade edebildiklerimi.
Bence Aşk yaşandığında ölümlü olma ihtimali daha fazla, yaşanamadığında ise yaşama ihtimali daha fazla olan en acaip birşey. Tabiki bunun mantıklı açıklaması var.
Fakat asıl olan yaşanırken yaşatılabilen aşk, yani marifet bunda.
İnsanların hayattaki en büyük ideallari ve yaşam amaçları sevgi ve huzur içinde yaşamaktır, aşkta sevginin en şiddetli dönemidir, insanı kör eden, başka birşeyin görülmediği, sadece yüzüne gülüşüne bakışına bitildiği tav olunduğu yegane dönemdir..
hayat içinde nelerin uyuşulduğuna, nelerde aynı isteklere sahip olunduğuna bakılmaz, istenen ve istenmeyen şeylerin benzer olup olmadığına da bakılmaz, işte bu yüzdendir bir çok aşkın hüsranla bitmesi.
Böylesine ölesiye sevildiği bir an karşındaki tarafında red edilmek ölüme eşdeğer bir durum yaratır beyin ve yürekte, çünkü Aşk herşeyin kör yaşandığı dönemdir..kişi onsuz bir hayatı düşünemez olur, onsuz bir hayat hiçtir.
Dünyada insana bu düşünceyi oluşturacak bu hale getirecek kaç duygu vardır sizce Aşktan başka?
Söylenecek o kadar çok şey varki.
Elif'cim ,araştırmışlar .Ben paylaştım teşekkürler :=)
O.K .MAVİ TUTKU :=)
Ne diyeyim,bu kadar sözün üzerine pek söyleyecek söz kalmamış bana :=)
Teşekkür ederim ,yorumunu paylaştığın için. PPPP
Yorum Gönder