14 Mart 2009 Cumartesi

BİR DERVİŞ'İN HİKAYESİ.


Vaktiyle bir derviş,nefisle mücadele makamının sonuna gelir.
Mesrebin usulünce her türlü süsten ve gösterişten uzak duracaktır.
Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret degildir.
Saç,sakal,bıyık,kaş bunlardan da arınması gerekmektedir.
Derviş usule uygun hareket eder,soluğu berberde alır.
Vur usturayı berber efendi. der.
Berber saçları kazımaya başlar ,sağ tarafın kazınması bitmiştir ki
içeri yagızmı yagız,bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer.
Dogruca dervişin yanına gider,saçın kazınmış kısmına bir saplak
patlatır.

Kalk bakalım,biz traşımızı olalım der.
Dervişlik bu ya söyleyene dilsiz,vurana elsiz olacaksın.
Kaideyi bozmaz bizim derviş.
Berber çok mahçuptur ama ne yapsın korku belası.
Kabadayı koltuga oturur.
Traş olurken sürekli dervişi asagılar.
Kabak asagı,kabak yukarı....
Nihayet traş bitmiştir ..kabadayı berberden çıkar.
Bir kaç adım atmıştır ki ....
Gemden boşanmış bir at arabası hızla üzerine gelir.
Ve arbadaki bir kazık kalbine saplanır ,oracıkta can verir.
Berber olanları korku içinde görmüştür.
Derviş efendi ,biraz ağır olmadı mı?diye sorar.
Derviş düsünceli ve mahzun cevaplar:
Vallahi gücenmedim ,hakkımıda helal etmiştim fakat,bu kabağında
Bir sahibi var herhalde o gücenmiş olmalı .der.
Neyse efendim
hikayemiz bu .
Bu geldi aklıma yazayım dedim,Allahın sopası yok tabi...
Ama ensemize ,kafamıza vurup dalga geçenlerin atladığı şu ki:
KABAĞINDA BİR SAHİBİ VAR ELBET.........

Hiç yorum yok: