10 Mart 2009 Salı

HALİL CİBRAN'DAN


Halil cibran(1883 1931)
Sair,Ressam,Filozofdur.
Ben uslubunda dogunun mistik havasını ve gizemini kattıgını düsünüyorum.
Batı ve dogu farkı filozoflara bile yansıyor bence.
Hepsi farklı bir tat tabi,ama ben nedense dogu tarzını daha etkileyici
buluyorum.(bu arada kendisi lübnanlı ve hristiyandır )
asagidaki yazacaklarım sözler kitabındandır:

İKİ KENT
Yaşam beni kanatlarının üstüne oturtup,gençlik dagının tepesine taşıdı.
Sonra dönüp ardıma bakmamı istedi.
Gösterdiği yere baktıgımda garip bir kent gördüm,
Kentin üzerinde çesitli koyulukta dumanlar dolaşmaktaydı.
Kısa süren suskunluktan sonra heyecenla sordum:
Ey Yaşam nedir bu gördügüm?
Yasam yanıtladı:
Bu geçmişin kentidir bak ve düşün,
Saşırtıcı güzellikteydi ,sayısız nesne gördüm .
Uyusuklugun kanatları yanında canlılık ve eylem için kurulmuş
binaları gördüm.
Çevresinde bir zamanlar canlıların keder içinde yaşadıgı umut için ,
Şarkılar söyledikleri tapınakları gördüm.
İnançla kurulmuş,kuşkuyla yıkılmış kiliseler gördüm.
Alemlerini göge dikmiş düsünce minarelerini izledim.
Vadiden akan nehir gibi kollara yayılmış arzu caddelerini gördüm.
Gizliliğin bahceleri tarafından korunan ve ifşaatın çapulcuları arasında
yagma edilen sır satıcısı dükkanlaı,yigitliğin yükseltip,
korkunun yıkıp yok ettiği,
güçlülük kulelerini,uyuşuklugun süslediği ve uyanıklıgın yıktığı
düş türbelerini,zayıflığın sığınmış küçük kulubelerini yanlızlıgın
kendini yadsımanın camilerini.
Aydınlık ile isiklandırılmış ve cehaletin kararttığı
ögrenim kurumlarını ,sevgilililerin şarhoş oldukları ve hiçligin onları
alaya aldığı sevginin eglence yerlerini yaşamın kendi oyununu sergilediği
trajedilerin ,ölüm tarafından sarılmış oldugu tiyatroları gördüm.
Sonra yaşam
Burada oyalandığımız yeter ,beni izle :dedi
Ona nereye gidiyoruz ?dedim.
yantladı:
Gelecegin kentine ,
Ey Yaşam acı bana dedim yorgunum ayaklarım şişti ve dermansızım
Yasam söyle cevap verdi :
Oyalanmak korkaklıktır geçmişin kentine ömür boyu bakmakta budalalıktır .Dedi




GENÇ VE UMUT
Gençlik önümde yürüdü ve uzaklarda bir tarlaya varıncaya kadar izledim onu,
Ey gençlik neredeyiz ?dedim.
Hayretler ülkesindeyiz, dikkatli olmaya bak !dedi.
Oyleyse geri dönelim dedim ,çünkü burası beni ürküttü issız
ve cıplak agaçlar.
Gençlik sabırlı ol biraz,hayret etmek bilginin başlangıcıdır, dedi.
Sonra çevreme bakındım ,kibar bir yürüyüşle bize yaklaşan bir suret gördüm
kim ?diye sordum.
Bu Zeus un kızı Melpomene dir felakaet habercisidir .dedi .
Ah mutlu gençlik sen yanımdayken felaket benden ne isteyebilir ki?
Sana dünyanın dertlerini anlatmaya ve onu tanıtmaya geldi
Cünkü acıyı bilmemiş olan mutluluğu tanıyamaz, dedi.
Melpomene eliyle gözlerimi kapadı elini cektiğnde gençlik kaybolmuştu.
Zeus un kızı gençlik nereye gitti ?diye sordum.

Melpomene beni karşılıksız bıraktı, beni kanatlarına alıp yüksek
bir dağa taşıdı.
Aşağıda yeryüzünü gördüm evrenin tüm sırları yazılı bir kitabın
dağınık sayfaları gibiydi.
Korku içinde donakaldım yaşamın sifrelerini çözmeye çabaladım.
ve keder verici olaylar gördüm.
Mutluluk melekeleriyle ,sefaletin şeytanları savaşmaktaydılar.
Insanoglu aralarında kalmiştı ,ikisi bir o yana bir bu yana
çekiştiriyorlardı.
Sevgi ve nefretin insanoğlunun gönlünde oynaşmakta olduklarını
gördüm.
Sevgi suçlarını gizleyerek, ona gurur ve kibire teslimiyet şarabı
içirirken nefret de insanoglunu aldatıp gerçeği görmesin diye
gözünü mühürlüyordu.

Kurnaz tilkiler gibi dolanan rahipleri ve insanoglunun mutluluguna tertipler düzenleyen sahte peygamberleri gördüm.
Ve insanoglunu gördüm kendisine yol göstersin diye Ilim i çagırıyorlardı.
ama ilim karşılıksiz bırakıyordu yakarışlarını .
Cünkü insanoğlu hor görmüştü onu aşagılamıştı kentin sokaklarında.
Ve din adamlarını gördüm ,
Yürekleri açgözlülüğün tuzaklarıyla doluydu.
Ve bir delikanlının tatlı diliyle bir kızın kalbini kazandığını gördüm.
Tembelce laflayan ve aldatmacanın pazarında kanun yapıcıları gördüm.
Iki sevgili gördüm ,
Kadın,adamın elinde çalmayı bilmedigi bir saz gibiydi.
Ve adam çıkarttığı bozuk seslerden başkasından anlamıyordu.
Özgürlügün kapı kapı dolanıp barınak aradıgını ama hiç kimsenin
kulak asmadığını gördüm.
Ardından israfçılık çıkageldi ve kalabalık işte özgürlük diye çıglık attı.
Dinin kitaplara gömüldüğünü ve kuşkunun onun yerine oturduğunu gördüm.
İnsanoglu nun sabrın giysisini ,dönekliğin örtüsü gibi kuşandığını.
Tembelliğe hosgörü ve korkuya hürmet dendiğini gördüm.
Altın ın müsrif in elinde kötülük,sefilin elinde de kindarlıgı yem olarak
kullandığını gördüm.
Bense:
Ey Zeus un kızı dünya gerçekten böylemidir? diye haykırdım.
Kederli ve yumuşak yanıtladı beni :
Gördüklerin ruhun yoludur ve bu yol kesici taşlardan ve dikenlerden yapılmıştır.
Bu gördügün sadece insanoglunun gölgesidir sonra gözlerimi örttü.
Elini çektiğinde yanımda gençlik vardı benimle ilerlemeye başladı.
Önümüzde umut vardı bize yol göstermek için yürüyen.

Hiç yorum yok: