29 Temmuz 2009 Çarşamba

22 Temmuz 2009 Çarşamba

sey gibi.

Şey gibi hiçbirşeyim yahu
Satır yazamıyorum .
Sanki kendimle değil
Dünyayla ölüyorum .

c yucel.

kayserili işini bilir.)

padişahın biri: - 'Bana yalan söyleyebilene bir küpdolusu altınvereceğim! 'demiş. Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana ;
1.Yalancı: - 'Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü. 'Padişah: - 'Bunun neresi yalan?..'- 'Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mıgötürür tabii...!'
2.Yalancı: - 'Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!..Padişah:-'Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacı nı düşürmüş. Taç dapencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral o'dur tabii!..'
3.Yalancı: - 'Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!' Padişah:- 'Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarınıdökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.'Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş.
Ama bir gün : BİR KAYSERİ'Lİ gelmiş; - 'Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim.Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!..'

coelho yine.

Çocuk, büyükbabasının mektup yazışını izliyordu. Birden sordu: "Bizim başımızdan geçen bir olayı mı yazıyorsun ? Benimle ilgili bir hikâye olma ihtimali var mı ?
Büyükbaba yazmayı kesti, gülümsedi ve torununa şöyle dedi : "Doğru, senin hakkında yazıyorum. Ama kullandığım kurşun kalem yazdığım kelimelerden çok daha önemli. Umarım büyüdüğünde bu kalemi sen de seversin.
Çocuk kaleme merakla baktı ama özel bir şey göremedi. "İyi ama bu kalem benim hayatımda gördüğüm diğer kalemlerden hiç farklı değil ki !
"Bu tamamen nesnelere nasıl baktığınla ilgili. Bu kalemin beş önemli özelliği var ve sen de bu özellikleri kendinde benimseyebilirsen hep dünyayla barışık bir insan olursun.
"Birinci özellik : Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el Tanrı'dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi o yönlendirir.
"İkinci özellik: Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemimin ucunu açmam gerekir. Bu kaleme biraz acı çektirse de sonuçta daha sivri olmasını sağlar. Bu yüzden bazı acılara göğüs germeyi öğrenmelisin, bu acılar seni daha iyi bir insan yapar.
"Üçüncü özellik: Kurşun kalem, yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmene her zaman olanak tanır. Yaptığımız bir şeyi sonradan düzeltmenin kötü bir şey olmadığını anlamalısın, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli şeylerden biridir.
"Dördüncü özellik: Kurşun kalemin en önemli kısmı, kalemin yapıldığı ahşabın ya da dışarıya yansıyan şekli değil, içerisinde yer alan kurşunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmalı, en çok onu korumalısın.
"Beşinci ve son özelliği ise her zaman bir iz bırakmasıdır. Aynı şekilde sen de hayatta yaptığın her şeyin bir iz bırakacağını bilmeli ve her hareketinin farkında olmalısın."
PAULO COELHO

can yucel

KUŞLAR VARDIR
Kuşlar vardır, cana benzer havalarda;
Soğuksa kar, baharsa yaprak;
Bir başına büyür toprakta ömrümüz
Güneşle yeşil elleriyle çıplak;-
Uslu ayaklarla başlamış yolculuk -
Yürünmez öyle, bazen durulur,
Ve iner erenler katına yorgunluk
Kapanır sukun üzre kitaplar.
Nefeslerle sürüp giden yaşamamız
Bir su kenarına gelir durur
Ekmekten, şaraptan öte nimetler vardır;
Yürünmez öyle hep, bazen susulur.

40 kural

ŞEMS-İ TEBRİZİ - GÖNLÜ GENİŞ VE RUHU GEZGİN SUFİ MEŞREPLİLERİN KIRK KURALI 1. Yaradanı hangi kelimerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok eğer, Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

2. Hak Yolu’nda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil!

3. Kur'an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonraki batıni mana. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.
4. Kainattaki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, O’nu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.

5. Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. “Aman sakın kendini” diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği : “Bırak kendini, ko gitsin!” Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var

! 6. Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.

7. Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, Hakikat’i keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

8. Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kağılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilir.

9. Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

10. Ne yöne gidersen git, -Doğu, Batı, Kuzey ya da Güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olark düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.

11. Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir “sen” zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.

12. Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.

13. Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı hoca şeyh şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.

14. Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

15. Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldur. Tek tek herbirimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.

16. Kusursuzdur ya Allah, O’nu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne layıkıyla sevebilirsin.

17. Esas kirlilik, dışta değil içte, kisvede değil, kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.

18. Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil, bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara; dışında, başkalarında değil. Ve unutma ki nefsini bilen Rabbini bilir. Başkalarıyla değil, sadece kendiyle uğraşan insan, sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır.

19. Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.

20. Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

21. Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek, kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.

22. Hakiki Allah Aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdi mi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaprsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.

23. Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki, ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı, kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir, ya kıymet bilmeyiz. Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadır ne tefritte. Sufi daima orta yerde.,

.. 24. Madem ki insan eşrefi-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzündeki halifesi olduğunu hatırlayarak, buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.

25. Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.

26. Kainat yekvücut, tek varlıktır. Herkes ve herşey görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının, hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.

27. Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır. Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır. Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse, dünya değişir.

28. Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Geleck ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu an’ın hakikatini yaşar.

29. Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, “ne yapalım kaderimiz böyle” deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin

. 30. Hakiki Sufi öyle biridir ki, başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez. Sufi kusur görmez. Kusur örter.

31. Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık; kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp... Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise, ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.

32. Aranızdaki bütün perdeleri tek tek kaldır ki, Tanrı’ya saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma! İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!

33. Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir. ,

34. Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.

35. Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Tanrı’ya inanmayan kişi ise içindeki inananla. İnsan-ı Kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.

36. Hileden, desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, zarar vermek istiyorsa, Tanrı da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar, o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan!

37. Tanrı kılı kırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı.

38. “Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?” diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

39. Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz, her şey yerli yerinde kalır, merkezinde.. . Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz. Ölen her Sufi için bir Sufi daha doğar.

40. Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK’ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.-- Yüzünü güneşe dönen gölge görmez.......Güneşi görmek istiyorsan gölgeden çık..

fitilli.

içimde bir bokluk var,
yıkıyorum ,yıkıyorum yıkılmıyor.

c .yücel.

DRAMATİK BİR YAŞAM ,FİKRET MUALLA.


Annesi en güçlü figurüydü,
o daha dogmadan evvel annesi ismini hazırlamıştı Mualla ,kız bekliyordu çünkü.
Erkek olunca bile bu isimden vazgeçmedi başına Fikret getirdi sadece.
Annesi Emine Nevser hanım ,kız gibi büyüttü saçlarını uzattı elbiseler giydirdi.(has
talikli ebebeynlerin yok ettigi yasamlar)
Bu nedenle hiç bayan arkadaşı olmadıgı bilinir,ama escinselde degildi.ya da öyle söylüyordu.
uzaktan akrabası olan soprano Semiha berksoy a pltonik aşkı vardı.
onun Nazım Hikmetle olan ilişkisini hep kıskandı ,ama sorun çıkarmadı.
Üçü yıllarca dostluk yürüttüler.

15 yasınayken 1.dünya savası sonrası tüm avrupayı etkileyen,ispanyol gribine ilk kendi
yakalanmıştı.
Aynı hastalıktan ölen annasi için hep kendini sorumlu tuttu.
annesinin ölümü sonrası baası Umumuye müdürü Mehmet Ekrem eve üvey anne
getirince,babasınıda kaybetme korkusuyla çıldırıp kadını dövdü.
Kadınkaçınca babası bu kez oğlunun tepkisinden akrabalarından behice hanımla evlendi.
fakat ,benzer tepki verince babası onu okumaya zürihe gönderdi.
Bu olaydan sonra yaşamı boyunca hep terkedilecegine inanarak yaşayacak,bu uygudan
kurtulamayacaktı.
Alkolle almanyada tanıştı.alkolik oldu.
1928 de berlinde akıl hastanesine yatırıldı...daha sonra parise gitti.
resimler yapıp geçimini saglıyordu ve alkole yatırıyordu.
parasızlık canına tak edince türkiye ye dönüp ayvalıkta orta okulda resim ogretmeni
olarak atandı.
1934 de ist ilk sergisini açtı bekledigi ilgiyi goremeyince bunalıma girdi.
berlin den 2 yıl sonra tekrar akıl hastanesine yatırıldı, oda komsusu Neyzen Teyfikti.
1937 yılında polis esliginde elleri kelepçeli sekilde kendisine kefil olan salah cimcoz un
evine getirildi.
Çocuklarına resim dersi verdi orada kaldıgı 3 hafta surede,bu cocuklardan biride
ileride cumhurbaskanı olacak olan Fahri Korutürkün eşi olacak emel hanımdı.
1938 de babası ölünce 5 bin lira mirasla parise gitti.
bir daha ülkey edönemeyecekti. parayıda carcobuk tüketti,alkol tutkusu cok fazlaydı.
sokaklarda,kaldırım ve hastanelerde yasadı.
Picosso nun ,Fikret muaalla ya ithafen yaptıgı bugün degeri milyonları bulan kadın figurünu
bir sise içki fiyatına sattı.
o picassoysa o da Fikret Muallaydı.
bir kahvede tanıstıgı madam fernande ve eski milletvekili olan esi sürekli resimlerini alıp destek
oluyorlardı.
cogu kez hastene ve karakollardan madam kurtarmıştı onu ,lakin muallanın alkol sorunu
nihayet madamıda pes ettirmişti.
sonunda düşkünler evine düştü,orada içki yasaktı resim yaparak gunlerini geçiriyordu.20 temmuz 1967
de öldü .
cenazesi vasiyeti üzerine 7 yıl sonra Koruturk un eşi emel hanımın vasıtasıyla Türkiye ye getirilp
karacaahmet mezarlıgına defnedildi.(1903 /1967)

15 Temmuz 2009 Çarşamba

güleyimmi aglayayım mı bilemedim.

Allah çenem düştüüü...
bu da yaşça benden hayli büyük birinden dinledigim bir hikaye.
babasından bahsetti.
hayli çapkın bir adamdı ,annaemi kaçırmış ,annem anadolu kadınıydı.
babamın çapkınlıkları artık umurunda bile degildi,kendini namaza ve
ibadete vermişti diyerek rahmetli olmuş babasının maceralarını
anlatmaya koyuldu.
bir gün ben 5 yada 6 yaslarındayken annemle vapurdan indik
iskelede ben annemle yürürken ,babamı ilerde birhanımla sarmas
dolaş otururken gördüm.
cocugum ya annemin elini bırakıp,hızla baba baba diyerek babama
koştugumu hatırlıyorum.
babamsa hiç istifini bozmadı.
yanındaki hanıma dönerek:
vah yavrucak gördün mü babasına benzetti.
bende hırsla sen benim babamsın diyerek bagırıyordum.
bunun üzerine ,
yavrum senin annen nerde diyerek yanındaki hanımdan izin
isteyerek benim elimi tutup gel seni annene gotureyim diyerek
beni uzaklaştırdı.
bir yandan beni çimdikliyerek sakın bana burda baba deme çobuk annenin yanına
diyerek azarladı.
yani şimdi bu adama ne denir allahaskına....ama eminim bunu okuyan beyler,kahkaha
atıyorsunuz ama kendinizi o yaslara götürüp çocuk pskolojisine inerseniz,yuzunuzdeki
gülümseme donabilir yaniii..gülmeyin bıyık altından.
yani trajı komik bir anı..
anlatana dedim ki:
bunu herkese anlatacagim vede eger gnün birinde bir kitap yazarsam...bir karakterde
bunu yaptırmam lazım..bu da öyle aslında çok hikayem var ama hepsini yeri geldikçe paylaşacagım..yani paşa gönlüm istedigi zaman ..saglıklı ve esen kalın.

insan pskolojisine akıl sır ermiyor.

bunu da geçen gün yasadıgım bir olayla tekrar anladım valla..
Efendim şimdi yakın zamanda eski bir tanıdıgım arkadasıma rastladım.
Uç beş sohbet ettik((daha önceden mutsuz bir evliligi oldugunu bildigim biri)
derken :
Abla sana kizimin resmini gostereyim diye cep telefonunu uzattı.
bende gayri ihtiyari evliliğin ne durumda?diye sordum..
cevap:
Ne evliligi?
bosandinmı?
yooo
eee
eşim öldü.
haaa..
öldü.
hastalık veya kaza falan mi?
yokkk.
eee
babam öldürdü..
haaaaa...
babam öldürdü .simdi hapiste.
nasıl yaniii.
aman öyle işte..
seklinde bir diyalog yasadık.
beni esas sarsan sey kızın bu olayı son derece basit bir olaymiş
gibi bahsedivermesi oldu..
ben epey kendime gelemedim.demek insan pskolojisi bazen boyle kendini
korumaya alıyor diye hüküm verdim ..saaaaaasssstıııııımmmm kaldım valllaaaa...

oylesine aklıma geldi.

biraz önce kurcaladıgım bir kitabı incelerken, bir zamanlar bir röportajda okudugum eski bir CİA emeklisi birinin anlattıklarını hatırladım paylaşayım sizlerle..
yontemlerden bahsetmişti ropartajada bir tanesini hatırlıyorum ilgimi çekmiş demek.
amerikada üstdüzey bir yetkiliyi takibe almıştık.
10 ay sonra önüne gelecek bir imza vardı ve biz onu işimize gelecek sekilde yonlerdirmek istedik.
adamın butun geçmişini ilgi alanlarını arastırdık.
adamın bütün zevklerini hobi ve ilgi alanlarını saptadık.
esininde astorolojiye çok ilgili oldugunu ve esinide etkilediğini saptadık.
adamın hergün okuduğu gazetenin astoroloji kosesini onemli bir miktar verip
gizli bir sekilde geçiçi süre biz hazırladık.
ve hergün adamın burcunda yazdıgımız herseyin basına gelmesini sagladık.
ufak kazalardan iş yerindeki sorunlara kadar.
ve 10ay tam imza gunune kadar surdü gitti.
ve imza atacagı gün ise..bugün çok önemli bir sey gelecek önünüze imzalmanız
çok önemli gibi birseyler yazmıştık..ve tabi ki olumlu sonuç aldık.diye yazmıştı.
bu tabi en basit entrikalardan biri heralde,bizim bilmedigimiz ne dolaplar dönüyor
dünyada Allahtan önemli biri degilim valla.
yoksa kesin paranoyam tavan yasardım.
öyle aklıma geliverdi yazdım işte.