24 Aralık 2011 Cumartesi

http://www.obtampons.ca/apology

Gülümsemek isteyen bayanlara tavsiye ederim,pek keyifli tıklayın :D
Ülke bölünsün istiyorum yandaş,yalaka ve yavşaklar bir tarafa onurlu şerefli üreten emekçi insanlar bir tarafa. (Can Yücel)
Kutup ayilarini derileri icin avlarlarmis.
Ama bu is kolay olmazmis.
Derilerinin altindaki ortalama 10 cm'lik yag tabakasi ayilarin buzlu sularda donmasini engeller; hem de onlari bir zirh gibi korurmus.
Kucuk atesli silahlarla ayilarda oldurucu yaralar acmak mumkun olmazmis.
Buyuk silahlar da derileri paramparca edip kullanilmaz hale sokarmis.
Kutup ayisini avlamak icin alnindaki ozel bir noktaya yakindan ve tek el ates edilmeliymis.
Kutup ayilarinin koklama ve isitme duyulari da gucluymus.
2 metre yukseklikte karin altindaki fok baliginin kokusunu veya 30 km uzakliktaki yarali hayvanin kan kokusunu hissedebilirlermis.
Bununla birlikte en ufak bir citirtiyi bile duyabildiklerinden kimseyi yanlarina yaklastirmazlarmis.

Avcilar kutup ayilarini avlamak icin ilginc bir teknik kullanirlarmis.
Bir baltanin agzi iyice, ama iyice keskinlestirilirmis.
Sonra bu balta bir yere sabitlenirmis.
Uzerine sapini ve demirini tamamen kaplayacak sekilde fok baligi kani sivanirmis.
Ve olay yerinden uzaklasilirmis.
Kan kokusunu alan kutup ayisi baltayi kolayca bulur ve yalamaya baslarmis.
Yalarken farkinda olmadan dilini baltanin keskin agzina da surtermis.
Hafif hafif kesilen dilden sizan kanlarla balta, yalamasi daha da keyifli hale gelirmis.
Zavalli ayi, yaladikca kanayan, kanadikca yalayan diliyle bir sure sonra iyice kendinden gecermis.
Hem zevklenirmis, hem bitkinlesirmis.
Avci ise surekli ayiyi gozlermis.
Kan kaybindan iyice halsiz dusup bayilmasini beklermis.
Bayilinca ayinin yanina gidermis, elindeki silahi alnina yaklastirirmis.
Tek el atesle ayiyi oldururmus.
Boylece deriye zarar vermeden avlama islemini tamamlarmis.

Ne kadar da insan avlama tekniğiyle aynı,bizide böyle avlıyor sistem :(

27 Kasım 2011 Pazar

26 Kasım 2011 Cumartesi

Küçükken anneme mezarlıktan korkuyorum dediğimde 'ölüden değil, diriden kork' demişti. Zamanla anladım ki;annem yine haklıydı. Cemal Süreya
Shakespeare der ki: Kendimi her zaman mutlu hissederim.
Neden biliyor musunuz? Çünkü kimseden bir şey ummam.
Beklentiler daima yaralar.

25 Kasım 2011 Cuma



Kürk giymeyin,giymeyin ,giymeyin :(

23 Kasım 2011 Çarşamba

Acı çektikçe insan olgunlaşırmış.. yalan be ! İlk önce kalbin kırlır,
sonra çürümeye başlarsın.[Cemal Süreya]
Bir adam, kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır.
Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey
yapmış olmak için bunu, o zamanlar aynı zamanda aşevi işlevi görmekte
olan bir dergaha bağışlamak ister.

Adam Hacı Bektaş-ı Veli'nin dergâhına gider. Durumu Hacı Bektaş-ı
Veli'ye anlatır ve o 'helal değildir' diyerek bu kurbanı geri çevirir.
Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlana'ya
anlatır. Mevlana ise bu kurbanı kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı
Bektaş-ı Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu
söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.

Mevlana şöyle der:

- Biz bir karga isek Hacı Bektaş-ı Veli bir şahin gibidir. Öyle her
lese konmaz. O yüzden senin bu Hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul
etmeyebilir.

Adam Üşenmez kalkar Hacı Bektaş dergâhı'na gider ve ona, Mevlânâ'nın
kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş-ı
Veli'ye sorar.

O da şöyle der:

- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlânâ'nın gönlü OKYANUS
gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun
engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin Hediyeni kabul
etmiştir.

19 Kasım 2011 Cumartesi

"Kimse benimle oynamıyor diye ağlayan çocuk; Sen büyü hele, bak ne
oyunlar oynayacaklar seninle!" Cemal Süreya

14 Kasım 2011 Pazartesi

Yaşlanmak, bir dağa tırmanmaya benzer. Çıktıkça yorgunluğunuz artar,
nefesiniz daralır. Ama görüş açınız genişler..."

Yaşlanmak garip bir duygudur; o kadar gariptir ki, bir gün gelip
başkaları gibi bizim de yaşlanacağımıza bile inanmakta zorluk çekeriz.
Kendi yüzümüz ve kalbimizde gerçekleşmiş olan değişiklikleri,
yaşıtlarımız üzerinde zamanın bıraktığı izleri ve tesirleri
gözlemlemek suretiyle algılayabiliyoruz, sanki bir aynadan akseder
gibi. Her zaman beraber olduğumuz gözlerimiz için biz, hep bir
delikanlı veya bir genç kız olarak kalırız. Gençliğimizin
utangaçlıklarını ve ümitlerini bile içimizde saklarız. Gençlerin,
kuşaklar arasında bize verdikleri sırayı gerçekçi olarak
irdeleyemeyiz. Bazen duyduğumuz "amca", "teyze", "dede", "nine" gibi
bir söz bizi şaşırtabilir. Acaba, bu unvanları kabul edecek yaş ve
düşünce yapısında mıyız? Bunu kendimize sormakta geç mi kaldık
dersiniz?

Bedenlerimiz, ruhlarımızın olgunlaşmasına kıyasla, çok daha bilindik
kalıplar içerisinde yaşlanır. Yaşlandıkça nasıl bir görünüm
alacağımızı, yaşlılığın çeşitli dönemlerinde, nasıl olacağımız
hakkındaki alışılagelmiş kalıplaşmış düşünceler, benliğimizden çok,
görünüşümüzle ilgilidir.

Burada herkesçe bilinen bir özdeyişi ifade etmek gerekirse, "Her
yaşlının içinde hapsedilmiş bir genç insan vardır ve dışarıya çıkmak
için deliler gibi çırpınmaktadır."

· Cicero'ya yaşlılığında sorulan,"Üstad, yeniden gençliğe dönmek ister
miydiniz?" sorusuna verdiği yanıt anlamlıdır:"Yarışı birinci bitiren
bir at, neden bir daha başlangıç çizgisine dönmek istesin ki..."

· Cicero'nun yaşlılık üzerine söylevi şu sözlerle biter: "Keşke sizler
de bu çağa gelseniz de, benden dinlediklerinizin doğru olduğunu kendi
deneylerinizle anlayabilseniz."

Olgunluk ve yaşlanma arasında çok önemli ve büyük bir fark vardır ve
insanların kafası, bu konuda hep karışık kalmıştır. İnsanlar,
yaşlanmanın olgunlaşmak olduğunu zannederler, ancak yaşlanma bedene
ait bir olgudur. Herkes yaşlanıyor, herkes ihtiyarlayacak ama olgunluk
her zamanda yaşla paralel ilerlemiyor. Olgunluk, içsel bir gelişimdir.

Ünlü bir düşünür. "Yaşlanmak bilge olmak demek değildir. Eğer gençken
bir aptalsan ve artık yaşlandıysan, sadece yaşlı bir aptal olursun,
hepsi bu..."

10 Kasım 2011 Perşembe

30 Ekim 2011 Pazar




Benimkiler Kalem,gün,sonuç,maskülen ,suçlu :) Siz de bakın bakalım ne çıkacak

28 Ekim 2011 Cuma

26 Ekim 2011 Çarşamba

"Yüreğin, kadını erkeği yoktur. Bi mert olanı vardır, bir de namert
olanı." /Nazım Hikmet/

24 Ekim 2011 Pazartesi

Çok sıkkın.. Bıkkın.. Gergin.. Üzgün.. Yorgun.. Olsak da hala yaşıyoruz, çok şükür.. *Can Dündar

23 Ekim 2011 Pazar

Tıpkı Sevilmeyen Bir Öğretmen Gibiydi Kalbim... Parmak Kaldıranlara
Inat, Hep Dersten Anlamayanları Seçti. - Sunay Akın

21 Ekim 2011 Cuma

19 Ekim 2011 Çarşamba

17 Ekim 2011 Pazartesi

14 Ekim 2011 Cuma




"Hayattan aldığım en büyük ders: Sevgisiyle karşında sapasağlam
durmayan birine, asla yaslanmayacaksın". [Can Yücel]



Köyün yaşlı semercisi Bekir usta ölmüştü.Tüm eşekler köy meydanında
toplandılar, tepindiler oynamaya başladılar.Yaşlı hasta bir eşek duvar
dibinde düşünüyordu.Ona geldiler:

-"Haberin yok herhalde,semercimiz öldü"dediler.
-"Ne olmuş öldüyse?"
-"Artık sırtımız yara bere olmayacak,özgür olacağız"
-"Nasıl bir özgürlükmüş bu!"
-"Semerci olmayınca artık sırtımıza semer yapılmayacak,
kırda bayırda istediğimiz gibi dolaşacağız..."
-Yaşlı eşek gülmüş:
-"Şaşarım aklınıza"demiş.
-"Bugün sevinçle tepineceğinize,aslında yas tutmalısınız.
Bekir Usta iyi kötü sırtımızın ölçüsünü biliyor, bizi rahatsız
etmeyecek semerler yapmaya çalışıyordu. Yarın bir acemi semerci
getirirler,sırtınız yaradan kurtulmaz. İyisi mi siz semerciden değil,
eşeklikten kurtulmanın yolunu arayın. Eşek kaldıkça, sırtınıza bir
semer yapan bulunur."

11 Ekim 2011 Salı

Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz, eleştirin; basit bir adamı
dost edinmek isterseniz methedin. [Şeyh Said Şirazi]

6 Ekim 2011 Perşembe

Duyduğum, dokunduğum, gördüğüm, tattığım, kokladığım için var bu dünya..
Farkında... olduğum için.. Kendim yazdım, kendim oynadım en başından beri..
O yüzden ki bir dünya yarattım, roller verdim sahnedekilere..
Sevdim; sevgilim,
paylaştım; dostum dedim..
En derinimde hissettim;
annem, kızdım da kıyamadım; babam dedim..
Geçer dediklerimi geçirdim..
Biter dediklerimi bitirdim..
Nefret ettiklerimi sildim, geçtim..
Gün oldu; silkindim, yeter dedim..
Geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana..
Farkında olduğum için var oldunuz, vazgeçtiğim için bugün yoksunuz..
Bu nasıl bir cüret ki; bir başka hayata müdahil olma, umarsızca
sorgulama, pervasızca yargılama hakkını bulur insan kendinde..
Haddinizi aşmayın ey faniler..
Ben yok olmayı kabullenirken,
kar taneleri mütemadiyen ayak izlerimi kapatmaktayken,
güneş bile her gün batarken, sizdeki ne arsızlıktır;
silinmeyi dahi kabul edemiyorsunuz bir başka faninin zihninden..
Mezarlıklar, kendini vazgeçilmez sananlarla doluyken, yerin üstündeki
bu şatafat da neyin nesi oluyor acep?
Uğraştırmayın da dağılın hadi..
Dağılın ve gidin, ama bilin..
Kör cehalet çirkefleştirir insanları!
Suskunluğum asaletimdendir...
Her lafa verecek bir cevabım var...
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye...

Mevlana Celaleddin Rumi

2 Ekim 2011 Pazar




Mutlu olmanın yolunu, karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk. Yanıldık!
Çünkü ne kadar mutlu ettiysek, o kadar yalnız kaldık. [Cemal SÜREYA]
Adamın biri Afrika'da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış.
Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri
koklarken kaybolduğunu fark etmiş.
Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor
ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor.
"Şimdi başım dertte" diye düşünmüş minik köpek.
Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş.
Hemen arkasını leoparın geldiği yöne çevirerek kemikleri kemirmeye
başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş.
Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş; "Ne kadar
lezzetli bir leoparmış.
Acaba etrafta bundan bir tane daha var mi?"
Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca
tırmanarak dalların arasına saklanmış.
"Tam zamanında kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım" diye düşünmüş leopar.
Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun
olanları izliyormuş.
Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardan kurtulabileceğini düşünmüş.
Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış. Leopar köpeğin
yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna:
"Atla sırtıma, gidip sunu yakalayalım" demiş.
Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla
birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş.
"Şimdi ne yapacağım" diye düşünürken kaçmaya teşebbüs etmemiş.
Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri
kemirmeye devam etmiş.
Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş;
"Bu aptal maymun da nerede kaldı? Yarim saat önce bir leopar daha
getirsin diye gönderdim, hala haber yok!"

Diploması böyle bir şey iste:

Hızlı düşün,
Sakin ol,
Güçlü görün!

29 Eylül 2011 Perşembe

Sigara paketlerine ne yazılsın sorusuna bir vatandaşımızdan cevap : 'Az iç bebeni gör,çok iç ebeni gör '

27 Eylül 2011 Salı

İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre insanların hem fiziki hem de karakteristik özellikleri maddi durumunu doğrudan etkiliyor.

1) Yakışıklı erkekler,ortalama görünümlülere kıyasla %9 oranla daha çok kazanıyor. Çekici kadınların, sıradan görünümlü rakiplerine göre zengin olma ihtimali ise %4 daha fazla.

2) Zeka her şey değildir; IQ seviyesi ‘ortalama’ olanların zengin olma şansı, seviyenin altındakilere kıyasla sadece 1.2 daha fazla

3) Lise yıllarında popüler olanlar, silik öğrencilere kıyasla %10 oranında daha çok para kazanıyor.

4) Boyda uzunluk, gelirde artışla doğru orantıda; ortalamadan uzun olanlar, %1,2 oranında daha varlıklı.

5) Alkol bütün kötülüklerin anası mı? Belki de değil… İçki içenler, hayatlarında hiç içmeyenlere göre yüzde 14 oranında daha varlıklı oluyor.

6) Nikahta keramet var; evlenmek ve evli kalmak gelirinizin % 77 oranında artmasını sağlıyor! Evlilik, aile bütçesine her yıl % 16 oranında artışı da beraberinde getiriyor.

7) Sarışınlar, kumral ve esmerlere göre %7 oranında daha çok para kazanıyor. Ayrıca sarışınların, eşlerinden %6 oranında daha iyi gelire sahip olduğuna dair bir iddia, ekonomi uzmanı David J. Johnston’ın araştırmasında yer alıyor.

8. Hiç sigara içmeyenler, tiryakilere kıyasla yüzde 50 oranında çok para kazanıyor.

9) Genç erkeklerde vücut kitle ensideksinde artış, gelirde % 8 azalmaya neden oluyor. Kadınlarda ise durum daha vahim; yağlanma kazandığınız paranın %12’sini götürüyor! Kadınlarda ise durum daha vahim; yağlanma kazandığınız paranın %12’sini götürüyor!

10) Aileleri üst sınıfta olan ve üniversite eğitimi alan çocukların % 54’ü, ileriki yaşlarda ekonomik açıdan sıkıntı çekmiyor. Fakir bir ailede yetişip üniversteyi bitirenlerin maddi refaha ulaşma oranı da % 84. müşşşş :)

Oyuncağın kırıldı diye üzülme çocuk.. Büyüyünce kalbin bile paramparça
olacak!" [Cemal Süreya]

20 Eylül 2011 Salı

Bir kez kalp kırıldı mı,geriye dönüş yoktur bunun.Hiçbir şeye aldırmaz
olursunuz.Mutluluğun sonu, huzurun başlangıcıdır bu." [Bernard Shaw]

Keyifli bir test

Sizlerle eğlenceli bir test paylaşmak istedim ,umarım keyif alırsınız

Çölde yolculuk.

Öncelikle okuduklarınızı zihninizde canlandırıp ,gerçekmiş gibi hayal
etmenizi istiyorum.

1. Hiç sonu yokmuş gibi gözüken bir çölde deveye binmiş
gidiyorsunuz.Yorgunluktan
bitap düşene kadar deveyi sürdünüz .Sizi taşıyan deveye hangi
sözcükleri söylersiniz.?


2.Tam susuzluktan öleceğinizi düşünürkrn ,önünüzde çok güzel bir vaha
göründü.Ama
birisi oraya sizden önce varmış, bu kim? (Tanıdığınız birinin ismini
düşünün ,kim geldi aklınıza )

3.Çölde zaman çok yavaş geçiyor ,uzaktan bir kasabanın ışıkları
görünene kadar sanki asırlar geçti.
Yolculuğun sonuna geldiğinizde neler hissediyorsunuz.

4.Uzun zamandır üzerinde yolculuk ettiğiniz deveyle ayrılma vakti
geldi.Deveden inerken ,yeni bir
sürücü geliyor ve sizin kalktığınız eğere oturuyor.(Yeni biniciyı yine
tanıdığınız insan olsun)






Cevaplar :

1. Deveye söylediğiniz sözcükler aşkın bittiğini farkettiğinizde kendi
kendinize söylediğiniz sözleri
temsil eder.


2.Piskolojide vaha kişinin sorunlarını çözmesini sembolize
edermiş,burada karşılaştığınız kişi
sizi rahatlatmış ,size yardım etmiş yahut güvendiğiniz kişiyi temsil ediyor.

3.Yolculuğun sonunda vardığınız kasaba kırık kalbiniz iyileştiğinde
,duygularınızın yeniden
yola girmesini sembolize eder.Kasabaya vardığınızda hissettikleriniz
,biten aşkınız hakkında
hissetkilerinizi temsil ediyor.

4..Taaaaa taaaaa :)Bu önemli ,yeni binici sizin gizlice rekabet
,kıskançlık hisleri beslediğiniz ya da
için için kızdığınız birisidir ..(Valla ben demedim ,test öyle söylüyor )

Evrim teorisi

19 Eylül 2011 Pazartesi

''Eğer dikkatli olmazsanız, gazeteler sizin mazlumlardan nefret
etmenizi, zalimleri ise sevmenizi sağlar.'' - Malcolm X
Yıl 1915...

Çanakkale'de kızılca kıyametin koptuğu günler...

Aylardan Mayıs...

Vefa Lisesi Fransızca Muallimi Ahmet Rıfkı her günkü gibi mektepten içeri girer.

Selâm verir Ahmet Rıfkı ama çocuklar selâma bile karşılık vermezler!..

Ahmet Rıfkı iyice şaşırmıştır.

Arka sıralarda oturanlardan biri ayağa kalkarak; "Hocam, mahallemizde
eli ayağı tutan ağabeylerimiz Çanakkale'ye gönüllü gittiler, ama siz
hâlâ buradasınız! Biz de gitmek istiyoruz, fakat yaşımız tutmuyor,
söyler misiniz bize, vatanımız elden giderse sizin verdiğiniz eğitim
ne işe yarar?"

Yaşlı gözlerle sınıftan çıkar ve mektebin idaresine dilekçesini verir.

Arkadaşlarıyla, talebeleriyle vedalaşır, evine gelir.

Ahmet Rıfkı'nın hayattaki tek varlığı yaşlı annesi Ayşe Hanımdır ve
Şehzadebaşı semtindeki evlerinde beraber oturmaktadırlar.

Durumu annesine anlatır, ondan hakkını helâl etmesini ister.

Ardından mahallenin bakkalı, gün görmüş bir zat olan Selâhattin Adil
Efendiye uğrar ve şöyle der:

"Selâhaddin Amca, Allahın izniyle vatanın bağrına saplanmış olan
düşman hançerini çıkartmaya gidiyorum. Senden isteğim, anamı iaşesiz
bırakma! Kısmetse dönüşte borcumu öderim!"

Çeşitli cephelerde savaşa katılır.

19 Aralık 1915 günü şehit olur...

Annesi haberi alır, çok üzülmesine rağmen imanı bütün bir hanım
olduğundan hâdiseyi tevekkülle karşılar.

Aklına, veresiye yiyecek aldığı bakkal gelir.

"Yedi aydır senden veresiye alırız, borcumuzu verelim de oğlum borçlu
yatmasın!" der.

Selâhaddin Efendi şöyle cevap verir:

"Ayşe Hanım, sen okuma yazma bilmezsin, okuma bilen bir yakınını getir
de hesabı o çıkarsın!"

Bunun üzerine Ayşe Hanım, komşusunun kızı Gülşah'la birlikte dükkâna gider.

Selâhaddin Adil Efendi, "Ahmet Rıfkı" bölümünü açarak veresiye
defterini Gülşah'ın önüne koyar!

Gülşah, onlara veresiye defterindeki kırmızı harflerle yazılmış
satırları gösterir.

Şöyle yazıyordur defterde:

"Bu hesap Ahmet Rıfkı'nın kanıyla ödenmiştir, vesselam!"

14 Eylül 2011 Çarşamba

Bir konuşma sırasında adamın biri kadının birine sormuş:
''Nasıl bir erkek arıyorsun?''
Kadın bir süre sessiz kaldıktan sonra adamın gözlerinin içine
bakarak sormus: ''Gerçekten bilmek istiyor musun?''
Adam biraz isteksiz, ''Evet'' demiş.
Ve kadın baslamış anlatmaya...
''Bugün ve bu yaşta bir kadın olarak, bir erkeğe onun benim için
benim kendime yapabilecegimden fazla ne yapabileceğini soracak
konumdayım.
Kendi masraflarımı karşılayabiliyorum; bir erkeğin ya da bir başka
kadının yardımına gerek duymadan evimi idare ediyorum.
Böyle olunca, ''Sen masaya ne koyuyorsun?'' sorusunu sorma
konumundayım.
Adam kadına bakmış. Paradan söz ettigini düşünüyormuş.
Kadın hemen bu düşünceyi düzeltmiş: ''Sözünü ettiğim, para değil.
Ondan öte bir şey istiyorum. Hayatın her alanında mükemmeliyeti
arayan bir erkeğe ihtiyacım var.''
Adam arkasına yaslanıp kollarını kavuşturarak kadından biraz
daha açıklama istemiş. Kadın başlamış anlatmaya:
''Kendini zihnen mükemmelleştirmeye çalışan birini istiyorum,
çünkü sohbet ve zihnen uyarılma arıyorum. Basit bir adama ihtiyacım yok.
Ruhen mükemmelleşmeye çalışan birini arıyorum, çünkü dengesiz
bir birleşmeye ihtiyacım yok.
Inananlarla inanmayanları n bir araya gelmesi felakete yol açar.
Bir kadın olarak yaşadıklarımı anlayacak kadar duyarlı,
ayağımı sağlam basmamı sağlayacak kadar güçlü bir erkek arıyorum.
Saygı duyabileceğim birini arıyorum. Ona boyun eğmem için
onu saymam gerekir. Ben ona ne kadar dürüst ve açıksam,
onun da bana dürüst ve açık olması gerekir.
Kendi işini, hayatını yürütemeyen adama boyun eğemem.
Boyun eğme konusunda sorunum yok... yeter ki buna değer biri olsun.
Tanrı kadını erkeğe eş ve yardımcı olarak yaratmış.
Kendine yardım edemeyen adama ben yardım edemem.''
Kadın aklından geçenleri böyle döküverdikten sonra adama bakmış.
Adam yüzünde şaşkın bir ifadeyle oturakalmışmış:
''Çok fazla şey istiyorsun.'' demiş.
''Değerim çok fazla.'' diye yanıtlamış kadın.
Değeri çok fazla olan bütün kadınlara.../Alıntıdır

6 Eylül 2011 Salı

"Kadınlar asla unutmaz diye bir şey yok. Unutmak zorunda oldukları her
şeyi unuturlar. Ama neyi unuttuklarını asla unutmazlar." [B. Shaw]

Moskova



















Rus porsiyonu





Metro


Moskova ise Petesburgla kıyaslarsak;Aynı muhteşem mimariye sahip değil
ama ,yinede özellikle kominizm döneminden
kalma güzel eserler mevcut.
Büyük şehir olmanın avantajıyla yaşayan bir şehir,alış veriş ,yemek
,kafe imkanları daha fazla.
Müthiş bir metro ağı olmasına rağmen ,inanılmaz bir trafik sorunu
var..Metro ise ana baba günü desem yeridir.
Taksi sorunu ise aynen devam ,Rusyada vatandaşın korsan taksilik
yapması artık yasal gibi.
Cesareti olan bir araca otostop çekip,pazarlık yapabiliyor.


Metro


Metro





Kızıl Meydan

Sn .Petesburg (Leningrad )


Yazlık saray






Büyük Pedro ( Deli Petro)nun çok sevdiği için doldurttuğu atları


Hermitaj müze ( Eskiden kışlık saraymış )



Hermitaj müze


n.Petesburg bataklığın doldurulmasıyla yapılan bir şehir.
Şehirin her tarafı kanal ve köprülerle dolu,mimarisi göz alıcı
.Dünyanın önemli müzelerinden kabul edilen
Hermitaj müzesi bu şehirde bulunmakta .Müzede çok ünlü ressamların
eserlerini görebiliyorsunuz.
Petesburgda yapılacak en turistik gezi ise kanal gezisi ,kanal boyunca
ilerlerken şehrin dokusunu daha iyi
görme şansınız oluyor ( Zira dümdüz bir şehir olduğu için şehri
kuşbakışı görmeniz pek mümkün değil )
Olumsuz taraflarına gelince ; taksi bulmak ,şehrin kasvetli havası
diyebilirim...Rusya'nın geneli 2 ay güneşli olduğu için (temmuz
ağustos )
30 ağustosta orda olmama rağmen ,hava soğuk ve yağmurluydu .İnsanları
soğuk ,turizm olayını daha benimseyememişler..
Özetle şehir güzel lakin,bir Avrupa şehrinin heyecanını verdiğini
söyleyemeyeceğim.














26 Ağustos 2011 Cuma

Herkes kaderi ömürlük zannediyor.......
Hayır öyle değil .
Kader bir ömürlük değil ......
Bir senelik.
Başladığı gibi bitmiyor,kader işleyişi her senenin başında yeni
baştan yazılarak yürüyor.
Yıllık kader bilançolarını toplamı.
Mutsuzluk ,umutsuzluk had safhada bu günlerde........
Doğum sancıları bunlar,
sancılı olanlar .
Yepyeni bir kader onları bekliyor.
Gözünüz aydın olsun ki;
Kadir gecesi geliyor küçüğüm.
Kadir gecesi :
Kendi kaderine ,kadir olmanın gecesi.
Varlığın dizginlrini eline aldığı o gece.
Kendi dizginlerini bir geceliğine, eline tutuşturduğumuz o gece

Kaynak :Burak Özdemir

11 Ağustos 2011 Perşembe

"şunları bir araya toplayayım. Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm.

Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.


Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.

Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.

Geldiler.

20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.

Birden 20 yaşımı, 35 yaşımın karşısına oturttum.
40 yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.


Yatıştırayım dedim.
"Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.

Evin de içine ettiler.

Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine ...

CAN YÜCEL

9 Ağustos 2011 Salı


Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kazanılır.Zaman insanları değil
armutları olgunlaştırır.

Peyami Safa



Zamanın birinde iki tane kız kardeş varmış, nasıl akıllılarmış
anlatamam.Etrafındaki ve okuldaki tüm bilgi onlara yetmez olmuş.
Bir gün anneleri onları dağdaki bilge adama götürmeye karar
vermiş.Kızlar, bilge adamla karşılaşınca ona sorular sormaya
başlamışlar.
Bilge adam bütün soruları doğru cevaplamış:
kızlar çok sevinmişler ve annelerinden eğitimleri için bir süreliğine
izin isteyerek bilge adamın yanında kalmışlar.Sordukları soruların
hepsinin cevabı doğruymuş.
Bir süre çok mutlu olmuşlar: ama sonra sıkılmaya başlamışlar,
"Bilgenin bilemeyeceğ bir soru bulmamız lazım" diye düşünmüşler.
Kızlardan biri bir gün "Buldum!" sevinmiş." İki elimin arasında bir
kelebek koyacağım ve bilge adama soracağım" Avucumun içinde bir
kelebek var. "Canlı mı, ölü mü?". " Ölü" derse kelebeği
bırakacağım.fCanlı derse avucumu hafifçe bastıracağım. Her ne derse
cevabı bilemeyecek. Kızlardan birisi kapalı tuttuğu ellerini bilgeye
doğru uzatmış.Ve



sormuş:"Avucumun içinde bir kelebek var:
canlı mı, ölü mü?
Bilge adam cevap vermeden önce uzun süre kızın gözlerine bakmış,
bakmış ve cevaplamış:

"HER ŞEY SENİN ELİNDEDİR.. SENİN ELİNDE..."..

7 Ağustos 2011 Pazar

Artık hayallerim suya düşecek diye kaygılanmıyorum. Çünkü, onlar düşe
düşe yüzmeyi öğrenmişler.. [C. Süreya]
Genç Macar Sanatçı Arpad Sebesy multimilyoner Elmer Kelen in
portresini yapmak için görevlendirilmişti.
Görev özellikle zordu, çünkü Kelen sadece üç kısa poz vermeye razı
olmuştu. Sonuçta, Sebesy portrenin çoğunu ezberden yapmak zorunda
kalmıştı.
Kısıtlamalara rağmen, Sebesy portrenin Kelen e yeterince benzediği
görüşündeydi. Ancak, Kelen ayni fikirde değildi. Kibirli milyoner
resmin kendisine benzemediğini öne sürerek portrenin parasını ödemeyi
reddetti.
Genç ressam resmini yapabilmek için saatlerce titizlikle çalışmıştı,
ve birdenbire bunu gösterecek hiç bir şeyi olmadığını fark etti.
Milyoner stüdyodan ayrılırken, sanatçı bir ricada bulundu, " Portreyi
size benzemediği için reddettiğiniz belirten bir mektup yazabilir
misiniz?"
Kelen bu kadar kolay kurtulduğuna sevinerek razı oldu. Aylar sonra,
Macar Sanatçıları Derneği, Budapeşte Güzel Sanatlar Galerisinde sergi
açtı. Kelen in telefonu çalmaya başladı. Biraz sonra galeriye
geldiğinde Sebesy nin yaptığı portresinin, üzerinde "Bir Hırsızın
Portresi" etiketiyle teshir edildiğini gördü. Mağrur milyoner resmin
indirilmesini istedi. Müdür reddedince, Kelen resim kendisini topluma
alay konusu edeceği için dava açmakla tehdit etti. Bunun üzerine müdür
Kelen in resmin kendisine benzemediği için almayı reddettiğini
belirten imzalı mektubunu çıkardı.
Milyoner artık resmin parasını ödeyip almaktan başka çare kalmadığını
anlamıştı. Genç sanatçı sadece son gülen olmakla kalmamış, ayni
zamanda güçlüğü karlı bir alışverişe dönüşmüştü. Çünkü milyoner resmi
almağa kalktığında fiyatının eskisinden on kat daha fazla olduğunu
görmüştü.

4 Ağustos 2011 Perşembe

Kime sorsam "ben senin mutluluğunu istiyorum" dedi, Ne kastınız vardı
mutluluğuma anlamadım gitti. [Ö. Asaf]

Neden hayatında biri yok diye soranlara;Hani bazen durakta belli bir
otobüsü beklersiniz ya on dakika, onbeş dakika, yirmi dakika
beklersiniz gelmez.Bu arada başka alternatifler de geçer ama
binmezsiniz. Ne de oLsa "beklemişsinizdir o kadar" boşa gitsin
istemezsiniz.Sormayın artık bana.!Herhangi biriyle değil, beklediğime
"değecek" olanla devam etmeliyim bu yola!..Durakta yaşlanmak olsa da
işin ucunda...

CAN YÜCEL

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Nasıl ki "delik" bir ayakkabıyı tamir ettirdiğinizde, yalnızca "bir
miktar" ömrünü uzatmış olursanız; "delik" bir aşkı onarmaya
kalkıştığınızda da, "asla eskisi gibi olmayacaktır"
Can Yücel

Aşka hazır olmayanlar,aşka tutulduklarında tam olarak ne yapacaklarını bilemezler.
Onların aşkında kaçınılmaz sonu hazırlayan tuzaklar çok daha kolay barınır.
Her ne kadar aşk genç kalplerin işi olsa da,aşkı tecrübeyle yaşamış bir donanım
ister.
Gençken kolay sahip olunmayacak bir donanım.Nasıl bir yaman çelişki değil mi ?


Sairin romanı / Murathan Mungan

24 Temmuz 2011 Pazar




GÜNEŞE YAZI YAZILMAZ YAZILAN YAZIDA BOZULMAZ

Çok zaman önce refah içinde yaşayan bir ülke varmış. Ülkenin huzurlu ve
müreffeh yaşamasının bir nedeni de adil, iyi yürekli, dürüst kralı imiş.
Kral zaman zaman tebdili kıyafet eder, ülkeyi dolaşır, halkının
dertlerini dinler, sorunlara çözüm bulurmuş. Gene böyle bir günde kral
dolaşırken, yolu dağ başında bir göl kenarına düşmüş. Gölün kenarındaki
ağacın dibine çökmüş aksakallı bir dede, bir elinde bir kese, diğerinde
bir kese. Birinden bir taş alıp, diğerinden aldığı taşa bağlayıp göle
atıyormuş. Bu işe epey bir süre devam etmiş ve nihayet bittiğinde, dede
yoluna gitmek üzere ayağa kalkmış ve kralla göz göze gelmiş. Kral dedeye
sormuş:
- "Dede bütün bir gün seni izledim, sen ne iş yaparsın anlayamadım!"
demiş.
Dede kralın sorusunu şöyle cevaplamış:
- "Oğlum ben insanların kaderlerini birbirine bağlarım."
- "Peki en son kimin kaderini birbirine bağladın?" diye sormuş Kral.
- "Kralın güzel kızı ile uşağı Ahmet' in kaderini bağladım." Demiş
aksakallı dede.

Kral bu cevabı alınca dünyası kararmış. Bir yanda güzeller güzeli ak
pak biricik kızı, ülkenin prensesi, diğer yanda olmamış oğlu kadar
sevdiği zenci uşağı Ahmet. Ne yaparım? Nasıl eder de Ahmet' e bir zarar
vermeden bu kaderi bozarım diye düşünerek, sarayın yolunu tutmuş.
Saraya gidince hemen sevgili uşağı Ahmet' i huzuruna çağırmış:
- "Oğlum Ahmet sana bir mektup vereceğim, bu mektubu alacak ve Güneş' e
götüreceksin!" demiş.
Krala sorgu sual edilmez. Biçare Ahmet mektubu ve yolluğunu alarak
düşmüş bilinmez yollara, düşmüş ki ne düşmek. Babası kadar sevdiği
Kral'ı ona bir görev vermiş ve o bu görevi yerine getirmeli, ama nasıl?
Günlerce dere tepe demeden yol gitmiş. Nihayet yorgunluktan bitkin
halde iken gördüğü bir ulu ağacın gölgesinde dinlenmeye karar vermiş ve
uykuya dalmış. Uyandığında bir de ne görsün! Ağacın az ötesinde bir
göl, o göl ki üzerine güneşin aksi vurmuş!
- "Kralımın dediği Güneş bu olsa gerek" diyerek, üzerinde sadece külotu
kalıncaya kadar soyunarak atmış kendini göle. Dibe doğru
yüzmüş, yüzmüş... Taa dipte, güneşin aksinin tükendiği yerde bir de ne
görsün! Şahane bir hazine sandığı! Almış sandığı çıkmış, çıkmış ama,
Ahmet artık zenci değil bembeyaz bir Ahmet... Sadece külotunun olduğu
bölge eski rengini taşıyor.
- "Var bu işte bir hikmet!" demiş ve açmış sandığı. Sandık gerçek bir
hazine sandığı, içinde binbir türlü mücevherat ile birlikte üzerinde
'Güneş'ten Kral'a' yazan bir de zarf. Ahmet ne yapacağını bilemez hale
gelmiş bir anda, yeni rengi ve yaşadıkları ile ülkesine dönünce kimsenin
kendisine inanmayacağını düşünerek, ismini de değiştirip, ülkesine
zengin bir tüccar kimliği ile dönme kararı almış.
Dönünce ülkesine, düşleri bir bir gerçekleşmiş.
Ülkesinin bu yeni dürüst ve yakışıklı tüccarı ile güzeller güzeli kızını
evlendirmeye karar verince Kral, dünyalar Ahmet'in olmuş. Kral
vermiş vermesine kızını zengin tüccara ama aklı da bir yandan oğlu gibi
sevdiği ve hiçbir haber alamadığı uşağı Ahmet'te imiş. Gel zaman git
zaman damadı ile birlikte bir ziyafet yemeğinde iken yere düşen bir çatalı
almak için eğilince Ahmet, şalvarının kenarından kaba eti görünmüş!
Koyu renkli tenini gören Kral gözlerine inanamamış. Yemek bitip odasına
çekilecekken herkes, koridorun sonuna doğru yürüyen damadının
arkasından seslenivermiş Kral:
- "Ahmet!"
Ahmet seneler sonra duyunca gerçek adını, gayrı ihtiyarî kendisine
seslenen Krala dönüvermiş... Ve,
- "Neler oldu Ahmet, evladım anlat başından geçenleri bana!" diyen
kralına bütün olanları bir bir anlatmış. Bunun üzerine Kral:
- "Peki Güneş'in bana gönderdiği mektup nerede?" diye sorunca da hemen
odasına koşarak, sandıktan çıkan mektubu alıp Kral'a vermiş. Mektupta
şu satırlar yer alıyormuş:

Güneşe yazı yazılmaz.
Yazılan yazı ise bozulmaz...

Binbir Gece Masalları'ndan...

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Bir gül kadar güzel ol; ama dikeni kadar zalim olma. Birine öyle bir
söz söyle ki, ya yaşat ya da öldür; ama asla yaralı bırakma.

Şems-i Tebrizi.

20 Temmuz 2011 Çarşamba

İnsanlık halleri

Benim işim gücüm kendimi incelemek ;yapacak başka işim yok zaten.
Bakıyorum da öyle çürük taraflarım var ki söylemeye varmıyor dilim.
Sağlam oturaklı
neyim var ki ? Her an sendeleyip düşebilirim.Gözlerim bir şöyle
görüyor ,bir böyle
Açken başka insanım sanki,yemekten sonra başka.
Keyfim yerindeyse hava da güzelse kötü kişi değilim:Ama bir nasır
canımı yakmayagörsün,asık suratlı,aksi ,yanına yaklaşılmaz bir insan olurum.
Aynı atın yürüyüşü bir rahat gelir bana ,bir rahatsız:Aynı yolu bir uzun bulurum
bir kısa;aynı biçim bir hoşuma gider bir zıddıma.
Birgün her işe yatkınım,bir başka gün hiçbir şey gelmez elimden.
Bugün sevindiğim seye yarın üzülebilirim.
İçimde durmadan değişen ,ele avuca sığmayan bir sürü duygu.
Kara kara düşünceler,derken bir öfke;ağlamaklı haldeyken,birdenbire taşkın bir
sevinç.
Kitapları karıştırırken bakarım, dün içinde türlü güzellikler
bulduğum,okudukça coştuğum
bugün birşey demez olmuş bana:Eviririm çeviririm nafile o sayfalar
boşalmış ,yabancılaşmıştır artık benim
için.

Montaıgne / denemeler

16 Temmuz 2011 Cumartesi




Karşındakinin gerçeği sana açıkladıklarında değil, açıklayamadıklarındadır.
Bu yüzden onu anlamak istiyorsan, söylediklerine değil,
söylemediklerine kulak ver.

Halil Cibran

14 Temmuz 2011 Perşembe

Mevlana, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin
sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.
Yanındaki talebesi:

-Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa.


Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir:

-Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.

11 Temmuz 2011 Pazartesi


Bu haberi yazdır
Fenerbahçe S.K Üzerinden Oynanan Oyun !
07
Tem
2011

Fenerbahçeliler kulübüne her zamankinden daha çok sahip çıkmalıdırçünkü tarihinde hiç bir zaman kalmadığı kadar büyük bir tehditle karşı karşıyadırsorusturmaların şikeyle, şaibeyle filan ilgisi yok, tamamen siyasi.iki sene öncesine dönelim... 2009 başkanlık seçimlerineAziz yıldırım yine kazandı ve yönetim kurulundaki iki yeni isim dikkat cektirte 'nin dostu cihan kamer, ve kadir top baş 'ın oğlu hüseyin top başbunlar turkiye 'nin yeni doneminin temsilcileri olarak alındılar yönetimehenuz topbaş 'ın hiç bişi yapmışlığı yok, ama Kamer 'in transfer işlerinde görevleri oldu(stoch transferi mesela.)Huseyin topbaş 'ın babası sebebiyle kurabileceği ilişkiler,özellikle stad konusunda bir umut olur sanıldıama işler öyle olmadışimdi cok buyuk bir operasyon gun ışığına cıkıyoresas organize isleri bunlar (imamın ordusu) düzenliyor bugün itibariyle fenerbahçe 'nin hisseleri büyük oranda duşüş yaşadıdaha da düşecekve bunu bilen bir cok hissedar, hisselerini satıp elden cıkarıyorpeki kim alıyor sizce? ya paravan bir şirket, ya bi kaç şirket daha sonra birleşmek üzere,ama eninde sonunda satilan bu hisselerin sahibi tek bir kişi olacakmurat ülkersoyadından da anlasılacağı gibi, kim olduğunu sormaya gerek yok fenerbahçeli beyler şunu unutmayin ki,bu kulübun tarihinde düşmanından çok haini olmuşturkarşıdan çok arkadan vurulmuştur2006 'daki denizli maçinda yesil siyah kravat takanlar,ezeli rakibine yayın hakları adı altında milyon dolarlar kazandıranlaren yakin örneklerdironlar 104 yılık koca tarihte karınca kadar bile değillerancak bu sefer fil ile karşı karşıyayızçünkü karşımızda devleti, orduyu, yargıyı kusatmışşimdi de sırayı spora getirenimamın ordusunun, ta kendisi şimdi önumüzde iki seçenek varFenerbahcenin sampiyonlugu iptal olucak, kume dusurulecekbuna dair herhangi bir somut kanit bulunamicak ama yinede küme düşürülcez.ikinci seçenek; Aziz yıldırım 'in başka sebeblerden ötürü uzun sure icerde tutulmasıve dolayısıyla baskanlıgı bırakması (çünkü başka türlü Aziz Yıldırım başkanlığı bırakmaz anca bu tür oyunlarla başkanlığı bırakması sağlanır.) aziz yıldırım 'dan sonra başkan olucak diye gösterilen kimdi?MehmetAliAydınlarapar topar tff baskani yapıldı, kendisi bile anlamadı nolduğunuşimdi geriye Fenerbahce başkanlığı için kim kaldı?tabii ki de murat ulkerhisseleri ele geçircek olan ulker

Başkanlık için Murat Ülker'in adı geçiyor bilindiği üzere

soruşturmayı başlatan savcı;suçlu olup olmadıkları henüz belli olmadan senelerdir hapislerde yatan insanların tutuklu olduğuergenekon davasını başlatanzekeriya öz zekeriya öz, kısa bir zaman önce galatasaray spor kulübü 'ne üye yapıldıyani şu an gslilerin o guvendiği liseli-mason destekli gurubun içinden biri artıkhem de adnan polat 'ın "kulüp başkanının 15 kişilik özel kontenjan" ındansiz sanıyorsunuz ki bi tek onunla mı olucak bu işbilmiyorsunuz kiabdurrahim albayrak gibi bir çok kişi var kulüptebu soruşturmalar, trabzon-iktidar eksenlibilhassa 12 haziran seçimlerinden sonra yapıldı bu operasyonçunkü tepkilerden, oy kaybetmekten korktulartrabzon ise başkanlarının saçma sapan söylemlerinden başka hiç bişey yapmadı sezon sonundabaşka bişey neden olmadı sizce? hiç dikkatinizi çekmiyor mu?neden bütün sezon götünü yırtan trabzondan şimdi tek bi ses cıkmıyor?çünkü esas şike/teşvik benzeri olayları kendileri yaptıhem de hükümetten destek alaraksize en carpıcı örneği vereyim;ts-antep macından 1 gün önce spor bakanı faruk ozak 'ın,antep kulüp binasına gidip büyük çaplı bi toplantı yapıpstad sözü vermesibakın dikkat ediyorsanız şu penalti verilmedi bu ofsayt yanlıştı filan demiyorumolan büyüklüğünü anlayın

hamdi akın 'ı bilenleriniz vardır çünkü en iyi biz fenerbahçeliler bilirizyöneticilik yaptı zamanında, aziz yıldırım döneminde bu adamın t.a.v dolayısı ile devletle, bunun da dolayısı ile hükumet ile iyi ilişkileri var 2 temmuzda zaman gazetesine verdiği demeçte,aziz yıldırım bırakmalı artık, dedi ve 3 temmuzda olan oldu olası bir aziz yıldırım 'ı indirme sonrası (zaten mahkemeden çıkan karara bakarsak indirdiler sayılır)murat ulker 'e kulüp bünyesi içinde doğacak tepkilere karşlık,rakip diye, hükümetle yakın ilişkisi pek bilinmeyen hamdi akın, ortaya cıkarılıcakkamuoyu da bu zokayı yutup hamdi akın 'i destekleyecek,ve murat ulker-hamdi akın diye yalandan bi rekabet doğacak vekazanan her halukarda onlar olacak fenerbahçe bu zamana kadar hep -kim ne derse desin-Türkiye 'nin en histerik kulübü olmuştursevinci ayrı bir olay, üzüntüsü daha büyük bir olay olmuştur daimakısacasi bu ülkenin en renkli camiasıdırbu da her kesimden insanı barındırmasından kaynaklanıyoryani hiç bir zaman belli bir zümrenin kurumu değil, daima heterojen bir oluşum olmuşturdolayısıyla, eğer kötü amaçlarla kullanılırsa,ülkenin en büyük rant kapısı haline dönüşecek bir potansiyele sahiptir altını çözerek söylüyorum en büyük tehlikede bu olur.

haliyle iktidarın ağzının sulanmaması olanaksızönce kendilerine tehdit oluşturacak her birimi sindirdiler sıra spora geldi milyon degil milyar dolarların dönduğü futbol piyasasının aslan payını kapmak istiyorlar bu da öyle gs-bjk ile değil doğrudan Fenerbahçe ile olacak bir şey ki zaten trabzon 'u söylemiyorum bile, ama gs-bjk de bi şekilde sömürülüyorabdurrahim albayrak yeniden yönetimde, murat aksu da bjk 'nin kanını az emmedidemirören vatan ve milliyet 'i satin aldı, onlarca şirketi var ve hiç birine halel gelmesini istemezdolayısıyla yancı medyaya yeni iki gazete eklendituvalet kağıdından farksız olan yancı medya gazetelerini yazmıyorum bile Dikkat ettiyseniz vatan spor müdürü -ki fenerbahçelidir- ibrahim seten 'inaziz yıldırım 'a bu kadar rahat yüklenmesinin ardindaki sebep ne olabilir sizce?peki "bu operasyonlar seçim öncesi yapılmadı çünkü spekulasyon olsun istenmedi" diyencnn turk 'ün polis muhabiri gazeteci arkadaşın bu bilgiyi bu kadar rahat bir şekilde alabilmesisize basit bir şey gibi mi geliyor? burda iki seçenek var; ya çok büyük bir kumar oynuyor aziz yıldırım düşmanlarıbiraz güvendikleri kaynaklardan "oldu bu iş" tarzıaziz yıldırım 'ı bitirdik mesajını aldılarsaharekete geçtiler ve ellerinden geleni yaptlarama;hele ki bir de aziz yıldırım aklanıp cıkarsa, (çook zor)işte o zaman kaçacak delik ararlar ama zor bulurlarikinci seçenek ise;(ki bunu yazmaya gönlüm el vermiyor)aziz yııdırım 'ı uzun yıllar içerde tutacak sağlam kanıtlar var ellerinde (aziz yıldırım nasılsa fenerbahçe üzerinden köşeye sıkıştırıldı ve yakalandı)ama fenerbahce 'yle alakalı değil,mesleki hayatıyla veya kişisel kavgalaryla ilgilive artık son güçleriyle saldırıyorlar bu olayın üstüne en çok samanyolu tv gitti dikkat edersiniz hiç bir kanalda fotoğraf falan yokken samanyolu tvnin elinde var bi tek bu görüntüler? olayın feto işi olduğu açık çünkü aziz yıldırım olayı çözdü adliyede kitap okumaya bile zamanı takati yokken avukatından siyasi kitap istedi o şartlarda hangi biriniz kitap okumak için kitap isterdiniz avukatıda basında üzerine basa basa siyasi kitap istedi dedi aziz yıldırım ve avukatı orda mesajı verdi mesajı bizler bile anladık ama anlamayan çok kişi vardı.devam ediyorum.ilk planları 2006 'daydı, şampiyonluk bütün kulüplerin ortaklaşa çalışmasıylaçirkefin dibine batarak engelledi fenerbahçe 'yiamaç aziz yıldırım 'ın düşmesiydihatta kamuoyunda fener 'e karşı nefret ortamı yaratıldı, ki sebep o sanılsınama olmadıtaraftarlar, camia, herkes sahip cıktı ona hatta aziz yıldırım düşmanı ali şen bile son dakikada saf değişitiripaziz başkana destek veriyorum ayakları yaptıyanağını sıkıp 'en büyük benim haa' mesajını vermeyi de unutmadi tabii aradayani demem o kiişin içinde kulübün ahengini bozmakla ilgili bi mevzu oluncacamia cok iyi cikti o işin içindenbazılarına saf değiştirtecek kadar hem de100. yıla girilirken (yani 2006 'daki kaçan sampiyonluğun ardından aziz yıldırım 'ı yıkamadıklarını gördükleri zaman)baskette efes 'le birlikte en iyi iki kulupten biri olan ulker,birden bire şubeyi kapatma kararı aldıve fenerbahçe 'ye %100 sponsor oldugs 'ye ve bjk 'ye yapmadigi seyi Fenerbahçe 'ye yaptı ikinci hamleyi 2008 'de yaptılarhasan dogan 'ı federasyon baskanı yaptılarama rahmetli oldu ve planlar gene bozuldudikkat edin zaten akp iktidari geldiğinden berifenerbahçe ne zaman şampiyon olsaakabinde federasyon başkanı değişmiştir2003-04 'teki şampiyonluğun hemen ardından haluk ulusoy gitmiştirlevent bıçakcı gelmiştir2004-05 'teki şampiyonluktan 7 ay sonra levent bıçakçı apar topar gitmiştekrar haluk ulusoy gelmiştir2006-07 'deki sampiyonluktan 7 ay sonra ise haluk ulusoy sepetlenmişhasan doğan gelmistir ve şimdi ise;özgener gitti aydınlar geldihem fenerbahçe başkanlığindan bir aday eksildi,hem de kendi seçtikleri birisi tff başkanı oldu yenidenbir taşla iki kuş federasyon olayıyla kalmadı bu iş tabiiher sezon fenerbahçe 'nin karşına bir takımı rakip yaptılar 2006 'da gs, 2007 'de bjk, 2008 'de gene gs, hadi bunlar 3 büyükler diyceksiniz 2010 'da bursa 'nın sessiz yükselişinin altında, anadolu takımlarının onlara karşı kedi gibi oynaması yatmıyor sadece faruk çelik diye bursalı bir bakan var bildiniz mi?geçen sezonun sonlarına doğru "fener 'in attığı gollerdeki kaleci hataları cok bariz" diyensen bakansın, madem bu kadar eminsin, kanıtlarin var, gider soruşturma actırırsın di mi?ama yok öyle bişey tabii, maksat çamur atmakbursa şampiyon olduğu için bir daha o muhabbetler hiç dönmedieğer geçen sene fenerbahçe şampiyon olsaydı,şimdiki olayların aynısı geçen sene olacaktı gelelim bu seneye... neredeyse bütün akp trabzon 'u desteklediki zaten wikileaks 'te çıkan "trabzonspor 'a örtülü ödenekten para yardımı yapılması" olayıbaşlı başına bir skandal ikenüstüne bir de,karabük milletvekili m.ali şahin, karabük-fener maçından 1 gün önce çıkıp"trabzon şampiyonluğu daha çok hakediyor" diyorve sonrasında karabük bize karşı çanakkale geçilmezi oynarken sadece 2 hafta sonra trabzon 'dan 4 yiyor sezon bitti, lig tescillendi, 2 ay geçti nerdeyse8 ay önce başlandığıı söylenen bi operasyonneden pazar günü bitti ve gozaltına almalar basladı?eğer bu kadar kesin bi şey olsaydı anında paket servis olurduemin olun

Yazı GencFB.org dan alıntıdır .