21 Mayıs 2010 Cuma

ok ve yay

YAY

Hayattır. Bütün enerji ondan gelir. Ok bir gün mutlaka terk edecektir.
Hedef ise uzaklardadır. Ama hayat her zaman sizin yanınızda kalır, bu
yüzden ona nasıl iyi bakacağınızı bilmeniz gerekir. Durgun kalacağı
dönemlere ihtiyacı vardır -her daim kuşanılmış ve gerilmiş halde
tutulursa gücünü kaybeder. Bu yüzden gücünüzü tazeleyebilmek için
dinlenmeyi kabul etmelisiniz. Böylece yeniden yayı germek için
asıldığınızda gücünüz eksiksiz olur.

Yayın bilinci yoktur: O okçunun elinin ve arzularının bir uzantısıdır.
Öldürmeye ya da düşünmeye hizmet eder. Bu yüzden her zaman amacınızı
net olarak belirleyin.

Yay esnektir ama yine de onun da sınırları vardır. Kapasitesinin
ötesinde herhangi bir girişim onu kıracak ya da onu tutan elleri
tüketecektir. Bu durumda yayın yanı sıra kendi bedeninizden de size
verebileceğinden fazlasını talep etmeyin. Ve unutmayın, bir gün
yaşlılık zamanı gelecek -bu bir lanet değil bir nimettir.

Yayı zarifçe gerin, her iki tarafın da kendine düşen payı gerektiği
biçimde yapmasını sağlayın, enerjinizi boşa harcamayın. Bu sayede
yorgun düşmeden pek çok ok atabilirsiniz.


OK

Ok sizin niyetinizdir. Yayın gücünü hedefin tam ortasına bağlayan araçtır.

Niyetimiz her zaman son derece net, açık ve iyi dengelenmiş olmalıdır.

Ok bir kez yaydan ayrıldı mı artık asla geri gelmez, bu yüzden sürece
müdahale etmek -oka yön verecek hareketler doğru ve düzgün
olmadığında- sırf ok gerilmiş ve hedef bekliyor diye eski kafalı bir
şekilde hareket etmekten daha iyidir.

Sizi durduran tek şey hedefi tutturamamak korkusu ise bu durumda
niyetinizi açıkça göstermekten çekinmeyin. Doğru hareketleri yerine
getirin ve elinizi açıp yayın telini bırakın, gerekli adımları atarak
girdiğiniz mücadele ile yüzleşin. Hedefi vurmayı başaramasanız bile
bir dahaki sefere daha iyi nişan almaya muktedir olacaksınız.

Eğer hiç risk almazsanız bir dahaki sefere neleri değiştirmeniz
gerektiğini asla bilemezsiniz.


HEDEF

Hedef ulaşılmak istenen amaçtır.

Sizin tarafınızdan belirlenir. İzlenen yolun güzelliği de işte burada
yatar: Asla bahaneler uydurmaya ya da rakibinizin daha güçlü olduğunu
söylemeye hakkınız yoktur. Çünkü hedefi seçen sizsiniz ve tüm
sorumluluk size ait.

Eğer hedefinizi bir düşman olarak görürseniz belki iyi bir atış
yapabilirsiniz ama kendinizi geliştirmeyi asla başaramazsınız. Tüm
hayatınız boyunca okunuzu, kağıttan ya da tahtadan yapılmış, anlamı
olmayan şeylerin ortasına atmaya çalışırsınız. Ve diğer insanlarla bir
araya geldiğinizde hayatta hiç ilginç ya da heyecanlı bir şey
yapmadığınızdan yakınırsınız.

İşte tam da bu yüzden bir amaç belirlemeniz gerekir, ona ulaşmak için
elinizden gelenin en iyisini yapmalı, ona saygıyla ve önemseyerek
bakmalısınız: Onun sizin için anlamını ve onun için ne kadar çaba,
eğitim ve sezgi harcadığınızı iyi bilmelisiniz.

Hedefinize nişan alırken sadece ona odaklanmayın, onun çevresinde olup
biten her şeyi de görün; çünkü ok fırlatıldığında, rüzgâr, ağırlık,
uzaklık gibi kolay kolay hesap edemeyeceğiniz etkenlerle
karşılaşacaktır.

Bir amaç sadece insan ona ulaşmayı hayal edebildiği sürece vardır.
Onun varlığını gerçek kılan insanın tutkusudur, aksi taktirde amaç ölü
bir şey, uzak bir hayal, tatlı bir düş olur.

Ve tıpkı niyetin bir amaca ihtiyaç duyduğu gibi, amaç da bir insanın
niyetine ihtiyaç duyar. Çünkü varlığına anlam veren şey budur; bu
sayede o artık sadece bir düş değil, bir okçunun dünyasının
merkezidir.

Paulo Coelho

Hiç yorum yok: