29 Mart 2010 Pazartesi

Aşk mı dediniz !


Osmanlı'nın büyük cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın ve büyük
aşk'ı Hürrem Sultan'ın bir kız çocuğu gelir Dünya' ya .

Efsane bir ask'ın meyvesidir bu çocuk ve bu yüzden belki efsane
aşkların en temeline, en masalsı olanına ithafen ismi Mihrimah konulur
Mihr-ü Mah Farsça da Güneş ve Ay demektir.

Zaman hızla geçmiş Mihrimah Sultan büyümüş 17 yaşına gelmiştir ki o
zamanlar için evlendirilmesi uygun olan bir yaştadır.
İki talibi olur, biri Diyarbakır valisi Rüstem Paşa dır, diğeri ise
saray'ın baş mimarı Mimar Sinan... .

Padişah biricik kızını Rüstem paşa ile evlendirir, Sinan evlidir ve 50
yaşındadır ama bilinen odur ki Mihrimah Sultan'a deliler gibi
aşıktır.....

Mimar Sinan o derece derin bir tutku ile aşık olduğu Mihrimah Sultan'a
kavuşamamıştır fakat o'na olan aşkını olanca güzelliğiyle, sanatına
yansıtmıştır.

İstanbul'un en güzel yerlerinden birine, Üsküdar'a Mihrimah Sultan
adına bir cami yapması istenir kendisinden.
1540 yılında inşa etmeye başladığı cami'yi 1548 yılında tamamlar. Cami
inşa edilirken bir yandan kendi aşkını anlatır hiç şüphesiz ve eserine
sanki "eteklerini giymiş bir kadın" siluetini verir, ayrıca cami için
mimari olarak esinlendiği, örnek aldığı yer ise bir başka aşka, kutsal
bir aşka adanmış bir şaheserdir ; Ayasofya...........

Bahsi geçen bu cami 2 Minareli olup, padişah fermanı ile yaptırılan
bir eserdir, ama Sinan'ın söyleyecekleri bununla bitmemiş olacak ki bu
eserden 14 yıl sonra o güne kadar ilk defa, padişah fermanı
olmaksızın, Edirnekapı da surların yakınına pek kimsenin
ilgilenmediği, ıssız, yalnız ama İstanbul' un en yüksek tepesi olan
bir yere, sanki aşkının gizli, ıssız ve yalnızlığını ama bir o kadar
büyüklüğünü haykırmak istermişcesine ikinci bir eser yapmaya
koyulur.... Mihrimah Sultan'a ithafen..... ..

Derler ki; cami Mihrimah sultanın o duru, gösterişsiz ve bir o kadar
asil güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38 mt bir minareye
sahiptir. Bir adet incecik kubbesinin üzerindeki 161 pencere ise iç
güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu temsil eder, bu
sayede gün ışığının her köşede adeta dans ettiği kadınsı edalı. ( o
tarihte bu açıklıktaki ve bu kalınlıktaki bir kubbeye o kadar pencere,
dünya üzerinde sadece Mimar Sinan tarafından yapılabilirdi) cami
içindeki pandatiflerde ve minare kenarlarındaki upuzun işlemelerde de
Mihrimah Sultan'ın o çok güzel ayak topuklarını döven, upuzun saçları
tasvir edilmiştir.,

Ve yine denir ki Mihrimah Sultan'ın statüsü iki minareli cami
yaptırmaya yetmesine rağmen, yalnızlığını simgelemesi anlamında tek
minareli yapılmıştır bu cami.

Ama Sinan aşk'ını öyle sihirli bir tılsımla mühürlemiştir ki, bu sırra
şaşırmamak, o sevdaların naifliğine imrenmemek elde değil. Sinan
Usta'nın aşk'ının vesikasıdır sanki, iki caminin de yeri özenle
seçilmiştir. Güneşin doğum ve batım yerleri tespit edilerek yapılmış
camilerdir. Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Camii'ni aynı anda
görebileceğiniz bir yer tespit edin. Günbatımında (elbette, yılın
sadece bir gününde ki o gün 21 Mart gece ile günün birbirinre eşit
olarak kavuştuğu gün'dür daha enteresanı, o gün Mihrimah Sultan'ın
doğum günüdür) göreceğiniz muhteşem manzara şudur:

Edirnekapı Camii'nin tek minaresinin arkasından güneş batarken,
Üsküdar'daki caminin minareleri arasından ay doğmaktadır!
"Bu nasıl bir hesaplama, bu nasıl bir estetik anlayışıdır ve bu nasıl
saygılı bir Aşktır!"

2 yorum:

Unknown dedi ki...

VE BU NASIL BİR ZEKADIR.

Hatsumomo dedi ki...

Boşuna Sinan olunmuyor !
ruhu şad olsun.